Bilim - Teknoloji - İnovasyon

Türkiye’nin ilk beş eksenli robot prototipi Altınay-1’i geliştirdi

Robotik ve havacılık alanlarında faaliyet gösteren Altınay Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkam Hakan Altınay’ın hedefleri çok büyük. İlk beş eksenli robot prototipini yapan Altınay, sermaye teşviki verildiği takdirde elektrikli yerli uçak ve otomobil yapmanın önünde engel olmadığını söylüyor…

KENDİSİNİ “hayal kurmaktan vazgeçmeyen biri” olarak tanımlayan Hakan Altınay, 1990 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nde öğrenciyken hocası Dr. Turgut Berat Kar-yot’un, “Bitirme ödevi olarak endüstriyel robot yapabilir misin?” sorusunun, bugün Türkiye’nin en büyük robot üreticilerinden biri olmasında itici güç olacağı konusunda bir fikri yoktu. Dr. Karyot’un, “Dikkat etmeni isterim ki, robotik konusunda hem üniversitede, hem de ülkemizde gereken düzeyde altyapı, akademik ve teknolojik bilgi, ekipman ve daha da önemlisi yeterli düzeyde para bulamayabilirsin!” uyarısıyla gecesini gündüzüne katan Altınay, beş ay sonra Türkiye’nin ilk beş eksenli robot prototipi Altınay-1’i geliştirdi.

Altınay 1

Altınay, kendi deyimiyle çölde çimen yetiştirdi. Kariyerine araştırma görevlisiyken başladığı yıllarda birlikte çalıştığı akademisyen arkadaşlarının tümü yurtdışına giderken, “Türk teknolojisinin Türkiye’de geliştirilmesi gerektiğine” inanan Altınay, şimdi biri Almanya’da olmak üzere robotik, havacılık, modifikasyon alanlarında birleştiği Altınay Grubu’nda hayallerini gerçekleştirmeye devam ediyor. Altınay’ın hedefinde uçak ve elektrikli araç üretmek, hatta Türkiye’nin ilk galaktik şirketini kurmak var.

“Bugün ABD’de nadir elementler arayan 13 tane galaktik şirket var. Bu şirketler NASA ve ABD’nin çeşitli fon sistemleriyle destekleniyor. Bunlar yakın ve uzak yörüngeye taşımacılık yapacak. Şimdi ben gitsem resmi bir yetkiliye ‘Nadir elementler arayan galaktik şirket kurmak istiyorum’ desem, garip karşılanırım ama hayaller gerçekleştirmek içindir” diyen Altınay, Türkiye’nin kendi teknolojisine yatırım yapmasını milli bir servet olarak kabul ettiğini, bu nedenle Türkiye’deki eğitim ve altyapı kapasitesinin önünün açılarak “teknolojisinin sanayileşmesi” için gerekli ekosistemin oluşturulması gerektiğini söylüyor.

SÜREÇ DEĞİL, SONUÇ

“Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, KOSGEB ve TÜBİTAK şemsiyesi altında bizim ülkemiz de teknolojinin geliştirilmesine dönük çalışmalar var. Ancak çıktılarla girdilere baktığınızda, arzu edilen düzeyde, elle tutulur bir gelişmenin olmadığı görülüyor. Bu sorgulanıyor, biz neden yapamıyoruz diye. Türkiye’nin yaptığı ürün bazlı çalışmalarda tamamen sonuç odaklı bir sistemin olması gerekiyor. Biz ise ülkemiz mevzuatlarıyla süreçleri denetliyoruz. Projeye 10 birimlik destek sağlıyoruz. Bu desteğin hangi birini nereye gitti, bunu takip ediyoruz. Gelişmiş ülkelerse bir projeye başlamaya karar verdiklerinde, artık o kaynağı oraya ayırmış oluyor. Maliyet desteği sürecini takip etseler de asıl olarak oradan çıkacak sonuca bakıyorlar” diyen Altı-nay, Türkiye’nin teknoloji geliştirmede “süreç odaklı” değil, “sonuç odaklı” yaklaşması gerektiğini savunuyor.

AR-GE ÖNEMLİ

Altınay, bir teknoloji geliştirmede sorunun Ar-Ge sürecinin başarılı olmasındansa Ür-Ge sürecinde, yani sanayileştirme aşamasında yaşandığını belirterek, bu sürecin “yatırım desteği ve finansal model geliştirme” yöntemleriyle kolaylaştırabileceğinin altını çiziyor. “Bu maddi bir sorun değil. Bugün 10 tane teknoloji firmasına 10 milyon dolar sağlansa, toplam 100 milyon dolar eder. Bugün bankacılık sisteminde toplanan mevduatların verilen kısmına bakarsanız 1.5 trilyon TL’sidir. Bu paranın yüzde 3’ü bile batsa mali yapımıza zarar vermez. 1.5 trilyonun yüzde 3’ü kaybedilse bile bankacılık sistemi geri dönüp bakmıyor. 15 milyar dolar buhar bile olsa ekonomiye zarar vermiyor” diyen Altmay, Türkiye’nin değiştiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye’nin kendi uçağım, gemisini, otomobilini yapması hedefinin” önemli bir motivasyon olduğunu hatırlatıyor. Altmay, “Bu hedeflerin varlığı bizim için çok önemli. Türk havacılık sistemindeki gelişmeye bakın, kendi teknolojisini üretebilme kapasitesi son on yılda yüzde 35’lerden yüzde 60’lara geldi. Bu iddianın varlığını sanayileşmeye yansıtmamız gerekir. Biz bunu başarabilirsek her yıl 10 teknoloji firmasına 100 milyon dolarlık yatırım yapabiliriz” yorumunu yapıyor.

“SERMAYE TEŞVİKİ İVME SAĞLAR”

Türkiye’de teknolojiye yatırım yapan şirketlerin önünde “iç piyasada yerli üretime güven duymama engeli” olduğuna da değinen Altmay, kendi şirketinin yabancı ortaklı sermayeli şirketler sayesinde büyüdüğünü belirterek, “Biz kendi insanımızın bilgi birikimine daha az güveniyoruz, ithal ve yerli bir ürün karşılaştırılması yaptığınızda yerel ürünün daha ucuz olmasını bekliyoruz. Halbuki bir Alman, bir Fransız kendi ülkesinin mühendisine güvenir. Bizim yaptığımız değil, kendi yaptıkları uçaklara binerler. Herkes kendi ülkesini geliştirmeye çalışıyor. Bizdeyse ‘Git yurt-dışmda teknolojini sat, sonra bana gel’ görüşü hakim. İyi ama, yurtdışı senden niye alsm? Bu ülkeye yatırım yapacak olan, bu ülkenin çocukları. Bu nedenle de marka yaratamıyoruz” diye konuşuyor.

Hedeflerinin Siemens, Mitsubishi Heavy Industries gibi dev teknoloji firmaları olduğunu, diğer yandan Altınay Grubu’nun Tesla gibi elektrikli araç üretme kapasitesi ve yol haritasına sahip olduğuna vurgu yapan Altınay, Türkiye’deki sanayileşme sürecindeki “yüksek fon faizi, katma değer vergisi ödemeleri ve yüksek arazi fiyatı” sorunlarının uluslararası anlamda rekabeti zorlaştırdığım ifade ediyor.

Altınay, “Ben bu işe başlarken, ülkemizin sanayileşme sürecini gelenekselden, daha yenilikçi bir yapıya kavuşturma gibi bir iddiam vardı. Bu iddiayı 1994’ten buyana sürdürüyorum. Bugün seri endüstriyel robot üretebilme hakimiyetimiz yok ama robot teknolojilerini geliştirmek bakamından önemli bir hakimiyetimiz var” sözleriyle sermaye teşvi-ğinin teknolojik yatırımlarda ivme etkisi yaratacağı mesajını gönderiyor.

Adnan Kahveci keşfetti

Hakan Altınay’ı keşfeden, eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın döneminde bakanlık yapan ve 1993’te bir trafik kazasında hayatını kaybeden Adnan Kahveci olmuş. Kahveci, İTÜ’de araştırma görevlisi olan genç Hakan Altınay’ı 1992’de Ankara’ya çağırıp yüksek lisansını robotik üzerine yaptığını ve geleceğin bu konu üzerine kurulu olacağını belirterek, “Çalışmalarınızı desteklemek istiyorum. Sizi TESTAŞ’ın başına geçirebiliriz. Burada hem robotik alanında projelerinizi yaparsınız, hem de benim bazı projelerim var, onları birlikte hayata geçiririz” teklifinde bulunmuş. Ancak Altınay bağımsız çalışmak istediğini, öte yandan bu tekliften onur duyduğunu ifade etmiş. Ancak Kahveci, Altınay’ın peşini bırakmamış ve Türkiye’nin ilk teknoloji geliştirme merkezi olan İTÜ-TEKMER’in fikri olup parası olmayan araştırmacılara açık olduğunu, burada çalışmalarını yürütebileceğini söylemiş. Kahveci, bu görüşmeden kısa bir süre sonra. Şubat 1993’te hayatını kaybetmiş. Altınay ise çalışmalarına İTÜ-TEKMER’de devam etmiş.

Şule Güner

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu