Bilim - Teknoloji - İnovasyon

Deprem habercisi internet

Dünyanın dört bir yanına yayılmış fiber optik internet kabloları alışıldık fonksiyonlarından çok farklı bir işte kullanılıyor. Bir volkan bilimci, depremlerin önceden tespit edilmesi konusunda bu kabloları başarıyla kullanmayı akıl etti…

DEPREM deyince, Reşat Nuri Güntckin’in “Değirmen” adlı romanını hatırlamamak mümkün değil. Olay, Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılına doğru Sarıpıııar beldesinde geçer.

Bir gece eğlencesi sırasında mal müdürünün birdenbire “Zelzele (deprem) oluyor, arkadaşlar” diye bağırması, ortalığın karışmasına neden olur. Kaçışma sırasında bazı kişiler yaralanır.

Aslında deprem olmamıştır. Belde, bakımsızdır, haraptır ama deprem görmemiştir. Yine de olay İstanbul’da bile duyulur. Gazeteler olaya abartılı şekilde yer ayırır.

Şehzade Şemsettin Efendi, “Geçmiş olsun ziyareti”ne gidecektir. Etekleri tutuşan Sarıpınarlılar, bazı yerleri yıkar, boş alanlara çadır kurar. O zamana kadar İstanbul’da Ortaköy’le Çengelköy’den başka köy görmemiş olan Şehzade, Sarıpınar’ın büyük felakete uğradığı inancıyla köy sayılacak kadar küçük olan beldeye yardım edilmesini sağlar. Ecnebi (yabancı) gazeteler de, olayı tüm dünyaya duyurmuştur.

nesnelerin interneti

SÜREKLİ SARSILIYORUZ

Keşke bütün depremler de Değirmen’de olduğu gibi zararsız olsa. Ama dünyamızın kabuğu, sürekli hareket halinde. Her yıl 20 bin deprem oluyor. Günde 55 kadar. Çoğu hissedilmiyor. Bazıları da insanların yaşamadığı ıssız bölgelerde meydana geliyor. Aslında yer kabuğu her yıl müyonlarca kez titreşiyor. Ama bu sarsıntılar, ölçülemeyecek kadar zayıf.

Bu yıl (eylül sonu itibariyle), büyüklüğü 7’nin üzerinde on deprem oldu. ABD, Honduras, Papua Yeni Gine, Fiji (iki kez), Venezuela, Meksika, Yeni Kaledonya ve Peru’da (iki kez) olan depremlerde toplam 180 kişi hayatını kaybetti. En şiddetli deprem, 18 Ağustos’ta Fiji’de, büyüklüğü 8.2 olan depremdi (Richter skalasına göre en şiddetli deprem 9.0 ve üzeri büyüklükle tanımlanıyor. Bu şiddette bir deprem 50 yılda bir görülüyor).

Geçen 4 bin yıl boyunca 13 milyon kişinin depremlerde öldüğü tahmin ediliyor. En şiddetlisi 1556’da Çin’de oldu. 830 bin kişi hayatını kaybetti. 2010’da Şili’de yaşanan deprem ise, çok çok az da olsa, dünyanın dönüş dengesini bozmuştu.

Deprem, önceden bilinemeyen bir doğa olayı. Hal böyle olunca depremi önceden haber veren teknolojiler önem kazanıyor. Depreme en çok maruz kalan ülkelerden ” Japonya’da bir erken uyarı sistemi var. Ama yeterli değil. Çünkü saniyelerin önemi büyük.

YEPYENİ BİR YÖNTEM

Alman Jeolojik Araştırma Merkezi GFZ’nin (Deutsches GeoForschung-sZentrum) bilim adamları, “İnternet bu iş için neden kullanılmasın?” diye düşünmüşler. Ülkeleri bir ağ gibi birbirine bağlayan ve yer altından, okyanus tabanlarından geçen milyonlarca kilometre internet, telefon, optik iletişim ağı var. Sadece okyanusların ve denizlerin altından geçen iletişim ağlarının uzunluğu 850 bin km kadar. Bilimin her dalında on-line haber veren ScienceNews’a göre GFZ’den volkan bilimci Philippe Jousset, İzlanda’da fiber optik su altı internet kablosunun 15 km’lik bölümünü kendine deney ve araştırma hattı olarak seçmiş. Çünkü burada önemli olan denizler altındaki fiber optik internet kabloları. Dünyamızın yüzde 70’i de sularla kaplı olduğundan, bize deprem tahmini yapacak çok geniş alanlar kalıyor. Jousset, hat boyunca gönderdiği sinyallerle toprak altında olup bitenler hakkında çok fazla bilgi sağlamayı başarmış. “Yer kabuğunun hangi bölümlerinin stres altında, hangilerinde deprem oluşturacak kadar sıkışma olmuş, herşeyi birkaç sinyalle öğrenebiliyoruz” diyen Jousset, 18 bin 500 km uzaktaki bir sarsıntıyı bile tespit edebildiklerini söylüyor.

Aslında bu teknoloji zaten var. Ama dünyanın öbür ucundaki sarsıntıyı saptayabilmek için kullanılan cihazlar, çok pahalı ve karmaşık, tşin ilginç tarafı bu tespiti bir di-züstü bilgisayar ve birkaç ucuz elektronik cihazla yapıyor olmak. Bunun da ötesinde Jousset’nin bilgisayarı, o kadar çok fazla bilgi topluyor ve o kadar çok ölçüm yapıyor ki, bir bölgede deprem olma ihtimalini yüzde 80-85 oranında doğru tahmin edebiliyor.

Jousset, “Fiber optik kablolar kullanarak ve belli aralıklarla yerleştirilen algılayıcılardan gelen verileri değerlendirerek yaptığımız ölçümler, milyonlarca dolar değerindeki cihazların ölçümlerinden çok daha hassas ve doğru” diyor. Sonuç olarak depremi önceden haber alma yöntemini, bir volkan bilimciye borçluyuz.

EMOJİLERLE DUYURULABİLİR

İzlanda’daki deneyin başarısı üzerine Japonya, ABD, Kanada, İngiltere, İtalya, Malta, Yeni Zelanda ve Meksika, yeni döşenecek fiber optik kablolara algılayıcılar yerleştireceklerini bildirdiler. Japonya zaten depremleri 90 saniye öncesinden haber alabiliyor.

Depremi önceden bilmekle iş bitmiyor. Bunu milyonlarca insana anında aktarmak gerek. Değişik dillerde konuşan insanlara her dilde uyarı yapmak mümkün değil. Çare, emojilerde. 1999’da Japonya’dan çıkan fakat 2011 yılına kadar internet kullanıcıları tarafından benimsenmeyen emojiler, birkaç basit çizgiyle çok şey anlatan semboller.

Örneğin kalp şeklinde bir emoji için Japonca bilmeye gerek yok. Bütün dillerde sevgiyi ifade ettiği açık.

Deprem habercisi olarak da bir emoji yapılıp anında cep telefonlarına göndermek, günümüz teknolojisi için çocuk oyuncağı. Ama bir deprem emojisi oluşturmak sizce ne kadar sürer? Bir hafta mı, bir ay mı? Emojiyi, birkaç basit çizgiyle birkaç dakikada yapabilirsiniz. Ancak emojinin, farklı platformlarda, farklı kodlara dönüştürülmeye ihtiyacı vardır. Bu süreç, iki yılınızı alır.

İnternette gelinen nokta

■ Google’a göre internette 5 milyon terabyte’lık bilgi depolanmış durumda. Bu, 45 milyardan fazla web sayfası demektir. Google’da her gün beş milyar kez arama yapılır.

■ En çok kullanılan site ve arama motorudur.

■ 2014 itibariyle internette bir milyardan fazla web sitesi var. Her gün 2 milyondan fazla blog yayınlanır.

■ 7 milyarlık dünya nüfusunun 3 milyar 200 milyonu her gün internet başındadır.

■ Günde 30 binden fazla internet sitesi korsanlar tarafından hack’lenir. İnternet sitelerinin toplam sayısına bakıldığında bu rakam, [neyse ki) çok düşüktür.

■ Her saat, 5 binden fazla alan adı kaydedilmektedir. Bu rakam, günde 120 bin, yılda 43 milyon alan adına karşılık gelir.

■ Facebook, 1 milyar 440 milyon kullanıcısı olmasıyla övünür. Bu rakamın 968 milyonu her gün Facebook’a giren aktif kullanıcılardır.

■ İlk e-posta, mucidi olan Amerikalı programcı Ray Tomlinson tarafından 1971’de gönderilmiştir (Tomlinson, 2016’da hayatını kaybetmişti.)

■ Günde 250 milyar e-posta gönderilmekte. Bu, tüm dünya nüfusunun 35.7 katıdır. Ama bu e-postaların yüzde 81’i bilgisayarlar tarafından otomatik olarak üretilip gönderiliyor.

■ Dünyanın ilk web sitesi (info.cern.ch) bugün hala kullanılmaktadır. Sayfaları birkaç satırdan ibarettir.

■ Her saat YouTube’a 72 saatlik video yüklenmektedir. Her internet kullanıcısı, ayda ortalama dört saatini YouTube seyrederek geçirir.

■ Bilgisayarlarda ve cep telefonlarında kullanılmak üzere 1.5 milyondan fazla uygulama (app) vardır.

■ İnternet trafiğinin yüzde 51’inden “insanlar” sorumludur. Geri kalan trafik, makineler tarafından tetiklenen uygulamaların dolaşımıdır.

■ Internet, 50 milyonluk kullanıcıya sadece dört yılda ulaşmıştır. Aynı sayıda kullanıcıya televizyon 13 yılda, radyo 38 yılda erişebilmiştir.

■ Bütün interneti sadece yedi kişi kontrol eder. Bunlar; “Belirlenmiş İsimler ve Numaralar için İnternet Birliği”nin [ICANN] üyeleridir. Bir aksaklık durumunda bu yedi kişi toplantı yapıp meseleyi çözer.

■ Halen kullanılmakta olan emoji sayısı, geçen yıl itibariyle 2 bin 666 adettir.

■ Her gün Facebook üzerinden 5 milyar emoji gönderilir.

■ Kadınların yüzde 78’i, erkeklerin yüzde 60’ı emoji kullandığını söylemektedir.

■ Emoji kullanırken dikkatli olmak gerekir. Çoğu emoji, yanlış anlaşılabilir. Sebebi, değişik kültürlerde emojinin farklı yorumlanmasıdır.

■ En çok kullanılan emoji nedir, biliyor musunuz? Gülmekten gözlerinden yaş gelen yüz emojisi.

ALEV RÎGEL

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu