Makaleler

Liderlik konuşmayla biçim kazanır

Konuşma yeteneği canlılar dünyasında insana özgü bir ayrıcalıktır. İyi konuşan öne geçer. Hele de ortada liderlik iddiası varsa…

LİDERLİK hakkında bugüne kadar çok şey yazılıp çizildi. Liderliğin psikolojisi, genetiği hatta anatomisi üzerinde duruldu. ‘Lider olunmaz lider doğulur’ diyenlere karşı bunun aksini savunanlar çıktı.

liderlik ve konusmaLiderliği sadece beynin nörolojik yapısıyla ilişkilendirenler onlarca kitap yazdılar. Liderliği ‘prefrontal korteks’ (beynin ön alın kabuğu) üzerinde kuramsallaştıran araştırmalar sürüp gitti.

Mizah yeteneğinden, duygusal zekâya ilişkin kuramlar da unutulmadı hiçbir zaman. İşin içine yüzün anatomisi bile girdi; kimi organların orantısı liderliğin göstergesi sayıldı. Geniş çene, büyük burun, liderliğe özel bakışlar gibi bir sürü garip tezler.

İtalyan Cesare Lombrozo 1800’lerin başında kriminal kişilerin kafatası yapısını incelerken lider kişileri de etüt etti. Ve sonuçta kafatasçılık dahil her şey birbirine karışınca iş dünyasında ‘karizma’ diye bir kavram ortaya çıktı.

On yıllarca karizma aşağı, karizma yukarı konuşmaktan yorulmadı insanlar.

ÖNCE ETKİLİ KONUŞMA

Neydi karizmada önem verilmesi gereken şey? Liderin liderliğini belirleyen değerler skalası mı, yoksa kişinin çevresinde konuşmayla estirdiği kişilik rüzgârı mı?

Evet, gerçekte her ikisi de geçerliydi.

Geçmişte kimileri karizmanın aileden miras kaldığını savunup durdu. Babadan çocuğa geçtiği varsayılan liderlik olgusu, karizması kendinden menkul nice hükümdarlar, sultanlar, krallar yarattı. Masal dünyası içinde kalmış sözde kahramanlar bile lider sayıldı…

Ve bitmeyen karizma efsanesi sanayi devrimiyle birlikte kalıplaşmış yargılar halinde bugünlere kadar geldi. Oysa yüzyıl önce sosyolog Max Weber şöyle demişti: “Yükselen her kurum liderlerde olduğu iddia edilen karizma nedeniyle değil, liderin geliştirdiği ikna gücüyle büyüyüp gelişir. Aynı kural devleti yöneten liderler için de geçerlidir.”

Bu yöntem üzerine kafa yoran sosyal psikologlar ise sonunda şunu keşfettiler. Evet, karizma bir çok özelliğin bileşkesidir; ama bunların içinde öyle bir şey vardır ki öncelikle lideri lider yapan odur: O özellik etkili konuşma sanatıdır!

KONUŞMA BİR SANAT MIDIR?

Konuşma yeteneği canlılar dünyasında insana özgü bir ayrıcalıktır. Fakat burada kastedilen konuşma becerisi yalnız bireyi değil toplumu da etkileyebilen sanatsal konuşma yeteneğidir. Hakkını vererek konuşmak gerçekten büyük bir sanattır.

Vizyon, tutku, değişim, empati, motivasyon, yenilik ve heyecan… Bunlar karizmatik liderin yaratması gereken aksiyonlardan bir kaçıdır. Fakat heyecan (dolaysıyla inandırıcılık) antik zamanlardan beri ancak etkili konuşmayla gerçekleştirilir. Heyecan olmazsa liderlik olmaz. Heyecanı yaratan ise bir toplumu biçimlendiren konuşma yeteneğidir.

Lider imaj yaratan heyecanı üretemez ise hiçbir şey üretememiş demektir. Öyle ki, iş yaşamında karizmanın ABC’si takım heyecanını topluluğa aktarmakla başlar. Heyecan ve vurgu taşımayan konuşma stiline sahip olanlar sıradan yönetici olur. Bu gerçek yalnız iş dünyasında değil politika dünyasında da geçerlidir.

LİDERLİK KONUŞMAYLA BAŞLAR

Etkili konuştuğuna inanan kişi gerçekten lider midir? İlk bakışta hayır! Etkili konuşmaya dayalı liderlik olgusu amaca göre değişir. Bir işletmenin ya da bir sektörün lideri olunabileceği gibi, karizması konuşmaya dayalı bir kişi ulusların kaderini bile değiştirebilir.

Evet, liderlik aynı zamanda devrimciliktir. Tüm devrimleri önce konuşmasıyla heyecan yaratan kişiler başlatmıştır tarih boyunca. (Kötü örnek Hitler, iyi örnek Abraham Lincoln)

Çok şeyi özlü anlatımlarla ifade etmek yetmez; konuşmaya kişilik kazandıran şey konuşmadaki üslup ve tavırdır. Her liderin kendine özel konuşma stili vardır.

Bir de madalyonun öbür tarafına bakalım şimdi: Iş yaşamında nedense her yöneticinin kendi bilinçaltı kendi kulağına lider olduğunu fısıldayıp durur. Kişi etkili konuşmakta eşsiz olduğuna inanır. Oysa psikolojide kabul görmüş basit bir test gerçeği hemen ortaya çıkarır.

KONUŞMANIN ETKİLEME GÜCÜ

işin bilimsel reçetesi değildir ama pratik bir uygulamayı denemekte yarar vardır burada. Uygulama oldukça basittir. Eğer liderlik yeteneğinin sizde olduğuna inanıyorsanız kendi doğaçlama konuşmanızı dinleyin. Süreyi 15 dakikayla sınırlayın. Görüntülü olarak kayda aldığınız bu konuşmayı bu kez görüntüsüz olarak birkaç kez daha dinleyin. Bakalım konuşan siz misiniz?

Konuşmadan ne kadar etkilendiniz?

Bunu basit aletlerle değil, olabildiğince gelişmiş aygıtlarla yapmanızı öneriyor uzmanlar. Ki konuşmanızda hiçbir zaman hissetmediğiniz defolar net görülebilsin. (Yazılı metinden okuyarak konuşmak yok.)

Peki, Türkiye’de yapılan deney ve araştırmalar neyi gösteriyor bugün? Şimdilik uzmanların ifadesiyle yetinelim: Türkiye’de yönetim kademesinde kendini lider sananların sayısı hayli fazla… Lâkin konuşmasıyla yürekleri hoplatıp heyecan yaratan lider çok az. Nedeni her türden eğitimin alınmasına karşın, konuşma eğitiminin alınmamış olması.

İŞ DÜNYASI İÇİN ÖNEMLİ

Birkaç örnek verelim hemen: Bizde ‘ben liderim’ diyenler en çok şu hatayı yapıyor: Heyecan yaratan konuşma sanatında bu işin uzmanlarının ‘articulation’ dediği ‘boğumlandurma tekniği’ni kimse bilmiyor.

Eğitim aldığını tahmin ettiğim birkaç yönetici dışında iş dünyasında etkili konuşmasıyla göz dolduran kişi pek az. işin eğitimini alanlar da kendi çizgilerinde hızla yükselip gidiyor zaten.

Etkili konuşma az sözcükle çok şey söyleme sanatıdır aynı zamanda. Hem iş yaşamında, hem de politikada.

Az sözcükle çok şey söylemeye ‘abreviation’ ya da ‘abbreviation tekniği’ deniyor. Moda olduğu eski zamanların diliyle söylersek ‘icaz’ denilen zor bir sanat!

Türkiye’de maalesef bazı sözcükleri anlaşılmaz biçimde gevşek ya da bağırarak söyleyerek atlama/atlatma eğilimi de görülüyor. Üstelik bu hatayı kendilerini karizmatik lider olarak takdim eden kişiler yapıyor.

Yapılan yanlışları fasıllar halinde bu sayfaya sığdırmam imkânsız. Bu iş bilim ve eğitim meselesi.

Önerim şudur: Adaylar önce doğru, etkin konuşma sanatını öğrenip geliştirmeli sonra liderliğe soyunmalı. Bunun için bir uzman danışmana ihtiyaçları var.

Konuşmada durak yerlerinin önemini, en azından uygulamada lideri monotonluk veya yapaylıktan kurtaracak ‘prosodie/prosody’ adı verilen hecelemelerin müzikalitesini sadece ve sadece onlar öğretebiliyor.

Danışmanınız kim ya / da kimler olmalı? Bir yaşam boyu bu işin ilmini yapmış etkili konuşma üstatlarımız var bu topraklarda: Hatırladıklarım arasında ‘Rüştü Asyalı’, ‘Attila Sarıkayalı’, ‘Cihan Ünal’, ‘Can Gürzap’, ‘Nuran Kutlubay’, ‘Bülent Özveren’ gibi pek çok isim…

Yalnız etkili konuşmayı değil, beden dilini de öğretiyorlar iş dünyasına. Peki, kendileri de birer lider mi? Evet, onlar da kendi sanatlarının tartışılmaz liderleri…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu