Haberler

Korona Virüs (coviD-19) Nedir?

Corona Virüs Hakkında

Her şey 2019 un Aralık ayında Çin’in Hubei Eyaletinin Wuhan kentinde atipik pnömoni (zatürre) tanısı koyulması ile başladı. Kısa sürede bu durumun yeni bir virüsten kaynaklandığı ortaya çıkarıldı.

Dr. Alp Sırman

KORONA VİRÜS OLARAK BİLİNEN BU SALGIN; İLK GÜNLERDE WU-HAN VİRÜSÜ OLARAK ANILIRKEN, SONRASINDA ÖNCE 2019-NCOV ARD (2019 NOVEL CORONA VIRUS ACUTE RESPIRATORY DISTRESS) OLARAK, EN SON OLARAK DA CO-VID-19 OLARAK TANIMLANAN SALGINA DÖNÜŞTÜ. Aynı günlerde hastalığın kaynağının Wuhan’da bulunan deniz ürünleri pazarından kaynaklandığı da Epidemiyolojistler tarafından ortaya çıkarıldı. Bu tür zoonotik yani hayvanlardan mutasyon geçiren virüslerin çıkış noktasının benzer pazarlar olması tesadüf değil. Wuhan Deniz Ürünleri pazarı gibi pazarlarda geleneksel Çin mutfağında kullanılan yılanlar, iri fare ve yarasalar, vahşi kediler gibi bizim mutfağımızda kullanılmayan farklı hayvanlar yaranda domuz, tavuk gibi çiftlik hayvanlan yan yana satılıyor. Bu ortamların Sars gibi hastalıkların çıkışı ile ilgisi nedir peki?

VİRÜS, HÜCRE İÇİNE NASIL GİRİYOR?

Virüslerin içinde bulunan RNA veya DNAyı kaplayan bir kapsül bulunur. Burada sözünü ettiğimiz COVID-19 tek sarmallı bir RNA virüsüdür. Bu virüsün kılıfındaki proteinler onun hangi hücrelere bağlamp içine gireceğini belirliyor. Yani her virüs her hücreye bağlanmıyor. Bu nedenle farklı virüsler farklı organlarda hastalığa yol açıyorlar. Örneğin nezle virüsü üst solunum yollarında enfeksiyona yol açarken, akciğerlerde enfeksiyona yol açıyor. Bu seçimi nasıl yapıyor peki? Üzerinde bulunan protein yapısındaki antijenler, ancak kendilerine uygun yapıdaki proteinlere bağlamyor. Bu örnekte bağlandığı hücreler solunum yollarımızın içindeki hücreler. Bu proteinleri bir anahtar gibi düşünürseniz, hücreye bağlandığı anda hücre zarından içeri girebiliyor. Tıpkı bir anahtar ile açılan kapı gibi.

AŞI NEDEN ÖNEMLİ?

İmmün sistemimiz vürüsü daha önceden tanıyorsa, yani hastalığı geçirdiğimiz için veya aşılı olduğumuz için o virüs proteinlerine ya da bilimsel adı ile antijenlerine karşı antikorlarımız varsa, bunlar o proteinin üzerini kaplıyor ve virüs hücreye giremediği için de hastalık olmuyor. Aşılanma bu nedenle önemli. Peki COVID-19 nasıl oluyor da antikorlarımız tarafından yakalanmıyor. Nedeni işte tam da Wuhan’daki hayvan pazarındaki ortamla açıklanabiliyor. Her virüs her hücrede hastalık yapmadığı gibi her virüs de insanda hastalık yapmıyor ya da insanda hastalık yapanlar hayvanlarda hastalık yapmıyor. Fakat baazı hayvanlar hem insanlarda hastalık yapan hem de hayvanlarda hastalık yapan virüslere karşı hassaslar. Yani onlar her iki tip virüs ile de hastalanabiliyorlar. Genel olarak virüse göre değişmekle birlikte, şempanzeler, yarasalar, domuzlar, hatta kanatlılarda bu durum görülebiliyor. Bu hayvanlar, insanda enfeksiyon yapan ve hayvanlara özgü olan virüsleri aynı anda vücutlarında bulundurabiliyorlar. Bu virüslerin ikisi de aym anda o hayvandaki hedef hücrenin içine girebiliyor. İki virüs birden hücre içine girince her ikisi de kapsül içindeki genetik materyali hücrenin içine boşaltıyor.

YENİ VİRÜSLER NASIL DOĞUYOR?

Virüsler bir hücre içinde olmadıkları zaman kendi kendilerine çoğalamazlar. Yani bu açıdan uyur halde bulunan virüsler bir hücreye girene kadar canlı ya da ölü olarak adlandırmayacağımız bir durumdadır. Bir tür “Schrodinger’in virüsü gibi” benzetmesini yapabiliriz hatta. Canlı olup olmayacağı ancak uygun bir hücreye bağlanıp içine girerek hücrenin DNA ve RNA üreten organellerini ele geçirip geçirememesine bağlı. Her iki virüs nadiren de olsa aynı hücreye genetik materyallerini boşalttığında bu genetik materyaller karışarak yeni ve im-mün sistemimizin hiç tanımadığı yeni bir virüs oluşturabiliyor.

İKİ VİRÜSÜN BİRLEŞİMİNDEN YENİ VİRÜS

İşte sorun da tam bu noktada başlıyor. Bu şekilde mutasyon geçirmiş antijenik drift ya da kaymaya uğramış bir virüs artık bizim için tehlikeli. Çünkü daha önceden hiç karşılaşmamışız. Bu nedenle doğal ya da aşı ile kazanılmış bağışıklığımız bu tür mutant virüslere karşı etkili olmuyor. Bu yepyeni bir virüs ne kadar bulaşıcı ya da ne kadar öldürücü? Antijenik yapısı nedir? Kuluçka süresi nedir? Genomik şifresi nedir? Bu soruların cevaplarım bulmak zaman alıyor ve bu geçen zaman içinde olası bir salgın için önlem almaktan başka yapacak fazla bir şey yok ne yazık ki. Tam da bu nedenlerden ötürü ismi de dahil olmak üzere yeni virüsler hakkmdaki bilgimiz sürekli değişiyor. Biz virüs hakkında önemli bilgiler edinirken hastalanan kişi sayısı da sürekli artıyor. Böylece basit bir soğuk algınlığı sanılan bir klinik tablo, kısa zamanda öldürücü bir akciğer enfeksiyonuna dönüşebiliyor.

COVID-19 için bu yazının yazıldığı sırada bilgiler şöyleydi.

ENFEKSİYONUN NEDENİ NEYDİ?

İnsanlar arasından bulaşıcı ama hayvan kaynaklı olduğu düşünülen SARS-CoV virüsü ile %79,5, Yarasa Korona virüsü ile %96 genetik olarak benzerlikleri olan bir RNA virüsünden bahsediyoruz. Bu genetik yapı virüsün yarasalarda değişime uğrayarak insana geçiş yaptığım düşündürse de pan-golin adındaki hayvan ile de bağlantılı olduğu düşünülüyor.

BULAŞMA NASIL OLUYOR?

İnsandan insana bulaşma gösteren virüsün hava yolu ile bulaşması yakın mesafeden ilişkiler ile mümkün. Dolayısıyla öksürük veya aksırıkla virüs içeren damlacıklar, en fazla 1,8 metreden kolayca enfeksiyon başlatabiliyor. Bu nedenle hasta kişilerin maske takması, hasta olmayanların da ellerini sık sık yıkamaları gerekiyor. Bu virüs kanıtlanmamakla beraber kuluçka döneminde de bulaşabiliyor. Zira l Şubat 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü, belirtisiz vakaların da bulaşıcı olacağı yönünde bir bildiri yayınladı. Hastalığının başladığı Wuhan ile dünyanın birçok kenti arasında direkt uçak seferleri bulunduğundan, hastalık henüz anlaşılmadan dünyanın başka şehirlerine gidilmesi de salgının dünyaya yayılmasında önemli etken. Salgın tanımlandıktan sonra Wuhan ve Hubei bölgesinde 33 milyon kişi karantina altına alındı. Bu karantina dünyanın bugüne kadar gördüğü en büyük karantina oldu. Bu karantina için 5 günde ıooo kişilik bir sahra hastanesi ve karantina merkezi kurulması ise Çin’in bu konuya ne kadar önem verdiğinin önemli bir göstergesi idi. Aynı şekilde virüsün genomik yapısı tanımlandıktan sonra bu genomik şifre dünyanın önde gelen laboratuvarlarına gönderilerek antikor için çalışmalara başlandı.

HASTALIĞIN SON DURUMU

16 Şubat 2020 itibariyle hastalığın yaygınlığı şöyleydi:

Toplam vaka sayısı: 6Q.268 Bu vakaların dağılımı: Çin: 68,500, Japonya: 408, Güney Kore: 29, Singapur: 72, Hong Kong: 56, Tayland: 34, Malezya: 22, Tayvan: 18, Almanya: 16, Vietnam: 16, Avustralya: 15, ABD: 15, Fransa: 12, Macao: 10, Birleşik Krallık 9, Kanada: 8, Birleşik Arap Emirlikleri: 8, Filipinler: 3, İtalya: 3, Hindistan: 3, Rusya: 2, İspanya: 2, Mısır: ı, Kamboçya: 1, İsveç: 1, Nepal: 1, Belçika: 1, Sri Lanka: 1, Finlandiya: 1 COVID-ıg’dan ölen kişi sayısı: 1,669 Tamamen iyileşen kişi sayısı: 9,539 Ölüm oram: Güncel verilere göre Dünya Sağlık Örgütü %2,2 olarak hesaplamış durumda.

Ro olarak tanımlanan bulaşma oranı: 3 (bu oldukça yüksek bir değer bu nedenle korunma çok önem kazanıyor) Kuluçka süresi: 2-14 gün, ortalama ise 3 gün. Bazı araştırmalar bunu 24 güne kadar uzattı ise de bu uzun sürenin ikincil enfeksiyonlardan kaynaklandığı yani hastalığı ilk kaynaktan alanların değil hasta olan kişilerle karşılaşarak alanların oluşturduğu düşüncesi ağırlık kazandı.

Tanı: Dünya sağlık Örgütü tanı için protokoller yayınladı: Ateş, nefes darlığı, tomografi ile gösterilen zatürre ve kan sayımında lökositler ya da lenfositlerde azalma. Şüpheli şikâyetleri olan hastaların hastalığın çıkış noktası olan bölgeye seyahat edip etmedikleri ya da o bölgeye seyahat eden kişiler ile temas edip etmedikleri çok önemli. Bu tür bir temas varsa ve hastada Zatürre belirtileri gerek klinik gerekse laboratuvar yöntemleri ile belirlenmişse bu kişilerde COVID-19 virüsünün gösterilmesi gerekiyor. Bunun için kanda veya bronş salgılarında gerçek zamanlı rRT-PCR (reverse transcription-polymera-se chain reaction) testi yapılması şart. Sonuçlar birkaç saat ile birkaç günlük zaman aralığında çıkıyor. Çinli bilim insanları COVID-ıg’un genetik dizilimini dünya ile paylaştıklarından bu yana birçok laboratuvar bu konuda yeni PCR testleri geliştirmek üzere çalışıyor.

Tedavi: Şu anda COVID-19 için geliştirilmiş bir özel tedavi şekli yok. Destekleyici tedavi uygulanıyor, oksijen düzeyi düşükse oksijen verilmesi, hid-rasyonun sağlanması, ateşin takibi, hastanın yeterli beslenmesi ve immün sistemin desteklenmesi, uygulanan yöntemlerden bazıları.

Korunma: Korunma riskli bölgelerden gelenlerin 14 gün boyunca izole edilmesi ile başlar. Bunun yanı sıra el temizliğine soluduğumuz havamn temizliğine dikkat etmemiz gerekir. Çünkü kapalı ortamlarda her tür hastalık etkeni daha yoğun bulunur ve hastalık yayılması kolaylaşır. Maskeler hasta olmayan kişileri virüsten korumaz, ama hasta kişiler N95 türü kapalı maske takarlarsa damlacık enfeksiyonundan çevresindekileri korumuş olurlar. COVID-19 havadan bulaşma en fazla 1,8 m içinde tehlikeli, ancak sert ve parlak yüzeylerde damlacık enfeksiyonu 9 güne kadar yüksek oranda bulaştırıcı olabiliyor. Bu nedenle kalabalık yerlerden uzak durmak bu günlerde iyi bir önlem olabilir. Okullar, toplu ulaşım araçları, işyerleri gibi hastalanma riskinin fazla olduğu bölgelerde ise iyi havalandırma, klima filtrelerinin zamanında değiştirilmesi, buralarda dokunulan yüzeylerin önce sabunlu su, ardmdan alkol bazlı temizleyicilerle temizlenmesi önlemlerin yanı sıra ellerimizi sık sık ıslak mendiller ile temizlememiz de en önemli koruyucu tedbirlerdir. Burada riskli iki alana önem vermek gerek: Havalimanları, hastaneler ve diğer sağlık yapıları. Buralarda dokunulan yüzeylerde yüksek oranda virüs bulunabileceğinden yüzey temizliğine ayrıca önem verilmeli bu tür yerlerde çalışanlar ellerini mutlaka atılabilir eldivenler ile korumalıdır. Hastanelerde enfeksiyon hastalıkları polikliniklerinin havalandırması ve hastanenin diğer bölümlerinden ayrılmış olması da hastanede yatan immün direnci düşük hastalara bulaşımın önlenmesi açısından hayati önem taşır.

Toplu ulaşımda otomatik havalandırma mutlaka açık olmalı, ellerimizi yüzeylere dokunduktan sonra asla yüzümüze gözümüze değdirmemeliyiz. Uçaklarda da benzer risk nedeni ile oturduğumuz koltuğun kol dayama yerlerini ve dokunacağımız diğer yüzeyleri bir de kendimizin silmesi yerinde olur. Oteller yine bir diğer riskli bölge olduğundan otel odasındaki telefon, TV kumandası gibi aletleri silmemiz orada bizden öce kimin kaldığını bilmediğimiz için yararlı olur. Otellerde bu konuda yeterli personel bilgisi verilmeli sert yüzeyler sık sık sabunlu su veya dezenfektanlar ile temizlenmeli.

GELİŞEN AŞI ÜRETİM TEKNİKLERİ VE COVID-19

Aşı üretimi 70 yıldır neredeyse hiç değişmemişti. Yeni bir aşı üretilip insanlarda uygulama aşamasına gelene kadar çok sayıda insan hayatını kaybediyordu. 2013 yılında H7N9 antijenik yapısı ile bilinen kuş gribi salgım yeni teknolojilerin kullanıldığı ilk salgın oldu. Bu nedenle, normalde çok hızla yayılabilecek olan bu salgın, benzerlerinden çok daha çabuk geliştirilen aşısı sayesinde fazla büyümeden önlendi. Önce eski yöntemi hatırlayalım isterseniz. Önce virüsün enfekte . kişilerden elde edilerek izole edilmesi gerek. Sonra saflaştırılmış virüs, ta-‘{_vuk yumurtalarına enjekte edilecek ve birkaç hafta boyunca kuluçkadaki virüsün üremesi için beklenecek. Böy-lece çok aşamalı ve aylar bazen yıllar sürecek bir aşı üretme sürecinin ilk adımı için virüs hazırlanmış olacak. Bu yöntem oldukça yavaş işlediği için her gün can kayıpları ile ilerleyen bir durum için kullanışsız. Peki, şimdi nasıl bir sistem uygulamyor? Biraz geriye gidelim. 2000’lerin başında, Ulusal Bilim Madalyası alan Craig Venter ve Nobel Ödülü sahibi Ham Smith, DNA kodlarını okuyup yeniden yazmayı başaracak bir biyolojik yazıcı üzerinde çalışmaya başladı. İnsan Genom Projesi bir insanın tüm genetik yapısını çözmeyi amaçlıyordu. Bu tür projeler de İnsan Genom Projesinden edinilen bilgiler ile hız kazandı, biyolojik yazıcı yapımında önemli olan sadece genomu doğru okumak değil aynı zamanda AGTC harflerinden oluşan kodları hatasız olarak yeniden yaza-bilmekti. Bu harfleri birbiri ile uygun bir biçimde sıralamak ve istenen yeni hücreyi oluşturmak için gereken bir düzenleme yazılımı da bu çalışmalar sırasında bulundu. Bu yöntem “Vitro rekombinasyon döneminde tek aşamalı izotermal” olarak tanımlandı ama bu isim yerine bu yöntemi icat eden kişinin adına ithafen Gibson Kurulumu dendi. Gibson Kurulumu bir milyondan fazla harften oluşan kodun hatasız yazılmasına olanak verdi. Bu, ortalama uzunlukta diyebileceğimiz bir romanın iki katma denk gelen bir sayı ve tek bir harfin bile yanlış yerde olmaması gerekiyor.

BIOXP BİYOLOJİK YAZICI

Yukarıda saydığımız teknolojik gelişmelerin ilki 2013 yılında BioXp adında bir yazıcı ile sonuçlandı. Bu biyolojik yazıcı sayesinde mail yolu ile gönderilen virüs genomu, virüs haline getirilebildi ve böylece aşı yapımında hızlanma sağlandı. Fakat BioXp parçalar halinde baskı yapıyordu bu da süreci eskisine göre hızlandırsa da beklenen hıza hala ulaşılamamıştı. Tabii ki araştırmalar 2013 yılından bu yana durmadı ve dijital veriyi biyolojik materyale çeviren bir dönüştürücü de yapıldı. Sonuç olarak artık paylaşılan dijital veri kısa zamanda biyolojik ürün haline getirilebilecek. Sözün kısası artık aşı üretim yöntemleri tümüyle değişiyor.

DİJİTAL-BİYOLOJİK DÖNÜŞTÜRÜCÜ

Virüsün üzerindeki yapışmayı sağlayan proteinlerin üç boyutlu mo-dellemeleri yapılmaya başlandı bile. Dahası bu modelleme bir yana buna uygun ilaç ve antikorların geliştirilmesi; yapay zekâ, genetik mühendislik ve moleküler biyoloji uzmanları ve matematikçiler tarafından yapılıyor. Böylece ilaç ve aşı geliştirilmesi süresi çok kısalıyor. Bu yeni süreç, aşı yapımında bir devrim sayılabilir. Dijital çağda bu devrim, aşıların hiç olmadığı kadar hızlı hazırlanması ile sonuçlanacak gibi görünüyor. COVID-19 aşısı için Reuters Haber Ajansının ABD Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsüne dayanarak verdiği bir haberde, COVID-19 aşısının üç ay içinde insan deneylerine başlanacak düzeyde hazırlanabileceği bilgisi verildi.

DEZENFORMASYONA DİKKAT!

Dijital dünyada aşı hazırlanması gibi hayati önem içeren gelişmeler olurken bir yandan da dezenformasyon-larm rekor hızda yayıldığı bir salgın dönemi yaşıyoruz. Gerek ülkemizde gerekse dünyada COVID-19 konusunda dezenformasyonlar akla hayale sığmayacak boyutlara ulaşmış durumda. Gün geçmiyor ki Whatsapp gruplarında ‘Arkadaşlar, Tayfalar” diye başlayan bir başka sahte bilgi paylaşımı olmasın. İlgi çekmek için olmadık görseller eşliğinde felaket senaryoları her gün dijital ortamda paylaşılıyor. Örneğin Contagion filminde ölen bir doktoru canlandıran Kate Winslet’in filmden alman görüntüsü, COVID-19 salgını sırasında ölen bir doktor olarak paylaşılmakta. Tuzlu su ile boğaz temizliği önerilerinden, bu virüsün ABD’nin ticari saldırısı olduğuna kadar pek çok farklı spekülasyon da toplumun kafasını karıştırıp paniği artırmakta. Bu nedenle; Dünya Sağlık Örgütü, Tabip Odaları, Enfeksiyon Hastalıkları dernekleri, gibi kurumlardan gelen verileri izlemek yararlı olacaktır. Bilimden ayrılmayın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu