Makaleler

Kayyım atamalarında nelere dikkat etmeli?

Son dönemde irili ufaklı pek çok şirket yanında Boydak, Kaynak, Naksan ve İpek Koza gibi büyük gruplara da kayyım atandı. Bankacı, mali müşavir, muhasebeci ve avukatlardan oluşan kayyımların bilgi ve deneyimleri bu ölçekteki şirketleri yönetmeye yeterli mi? Uzmanlar, üretim, frnans, pazarlama gibi alanlarda tecrübe sahibi kişilerin kayyım olarak atanmasının daha faydalı olacağım söylüyor.

Son günlerde en çok duyduğumuz unvanlardan biri kayyım… Daha doğrusu hukuki açıdan yanlış bir kullanımla bu unvan daha çok “kayyum” olarak ifade ediliyor. Hukuken belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse anlamına gelen kayyım iflas ertelemeleriyle gündemimize girdi. Beğendik’ten Sabri Özel’e kadar kendi alanında önemli şirketlere atanan kayyımları FETÖ operasyonlanyla daha da sık duymaya başladık.

Kayyım nedir, kayyımlar kimlerden oluşur gibi soruların yanında, özellikle son dönemde atanan kayyımların bünyesinde onlarca şirket ve binlerce çalışan bulunan büyük holdingleri yönetmeye yeterli olup olmadıkları tartışılıyor. Bir başka konuşulan konu ise hazırlık aşamasında olduğu söylenen ve kayyımların kaldırılıp FETÖ ile ilişkisi belirlenen şirketlere devletin direkt el koymasını içeren kanun hükmünde kararname. Bu şirketlerin devletin ilgili kuruluşlarınca yönetileceği ve uygun görülenlerin özelleştirme yoluyla satılmasının önünün açılması için hazırlıkların sürdüğü konuşuluyor. Peki uzmanlar bu konularda ne düşünüyor?

kayyim

İKİSİ FARKLI MI?

Öncelikle uzmanlar FETÖ operasyonu sonucunda atanan kayyımlarla diğerleri arasında fark olduğunu söylüyor. Yeni Ticaret Kanunu tasarısının bilim mimarı olarak bilinen Prof. Dr. Ünal Tekinalp, iflas ertelemesi dolayısıyla yapılan kayyım atamasıyla FETÖ operasyonu tedbirleri bağlamındaki kayyım ataması işleminin aynı nitelikte olmadığını söylüyor. Tekinalp, “Ortak payda ‘kayyım’ olmakla birlikte kayyımların atanma amacı tamamen farklı” diyor.

Ünal Tekinalp, iflas ertelemesi dolayısıyla atanan kayyımların yapacakları işlemlerin çoğunluğunun şirketin yönetimiyle ve özellikle fınansal durumun düzeltilmesiyle ilgili olduğunu anlatıyor. Tekinalp, konuşmasını şöyle sürdürüyor: “FETÖ operasyonu ile ilgili olarak atanan kayyımlar bir şirkete onu yönetmeye gelmiyorlar. Geldikleri şirket fınansal sorunlar yaşamıyor. Sorun şirketin siyasal bir olayın, bir hareketin aktörü olması. Bu hallerde kayyımların birinci görevi delillerin kaçırılmasına, karartılma-sına, delil yaratılmasına engel olmak; amaca uygun inceleme yapılmasının zeminini hazırlamak. Bu kayyımların bir diğer görevi de şirketin ilişkilerini, kaynak aktarımının muhataplarını belirlemek. Söz konusu şirketlerin ve grupların kayyımlar sürecinde ‘sevk ve idare’ edildiklerini düşünemiyorum.”

SEKTÖR BİLGİSİ ÖNEMLİ

Her ne kadar Ünal Tekinalp böyle düşünse de, kayyım, mevcut yönetim organı muhafaza edilerek onun kararlarını onaylayan bir makam oluşturmak suretiyle atanabileceği gibi, her somut olayın özelliğine göre mahkemenin takdirine bağlı olarak, yönetim organının yetkileriyle birlikte ortaklık paylan veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümünün kendisine verilmesi suretiyle de atanabiliyor. Bu noktada kayyımın şirketin işlerini sekteye uğratmayacak ve tüm paydaşların menfaatlerini mümkün olan en üst seviyede koruyacak özelliklere sahip olması önem taşıyor.

EY Vergi ve Hukuk ortaklarından Mehmet Küçükkaya, kayyım olarak atanacak kişinin ilgili şirketin faaliyet gösterdiği sektörde uzmanlık ve bilgi sahibi olmasının, süreçten istenen faydanın sağlanması anlamında önemli olacağı görüşünde.

Küçükkaya, “Genel işletme bilgisi de kuşkusuz fayda sağlayacak olmakla birlikte, belki bununla beraber sektör spesifik üretim, finans, pazarlama gibi alanlarda tecrübe sahibi kişilerin kayyım olarak atanması sağlanacak faydayı maksimize edecektir” diye konuşuyor. Mehmet Küçükkaya, geçici bir tedbir olarak öngörülen kayyım atama sürecinin sonunda şirket yönetimlerinin geri verilmesinde veya ortaklık haklarına da el konulduğu durumda olası özelleştirme süreçlerinde, kayyım faaliyetlerinin yaratabileceği etkinin dikkate alınması gerektiğinin de üzerinde duruyor.

LİSTE DIŞINA ÇIKILABİLİR

Kayyım olarak atanacak kişinin sahip olması gereken niteliklere yönelik olarak kanunlarda açık bir düzenleme yok. Buradan hareketle akla şu soru geliyor: Özel sektör yöneticilerinin kayyım olarak atanmasının önünde engel mi var? Prof. Dr. Hakan Üzeltürk, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Mahkemeler kendi kullandıkları listeler içinden seçim yapabilecekleri gibi bu listeler dışına çıkarak da karar verebilirler. Bu konuda bir sınırlama olmamasına rağmen liste dışından veya hakimin kendi takdirine göre atanacak kayyımlar bakımından spekülasyon olabileceği endişesiyle bu yol çok fazla tercih edilmiyor.”

Hangi holdingleri kayyım heyeti yönetiyor

  • Boydak Holding: 41 şirketi bünyesinde bulunduran holdingin 14 bin çalışanı var.
  • İpek-Koza Holding: Holding bünyesinde 11 şirket faaliyet gösteriyor.
  • Kaynak Holding: Bünyesinde 31 şirket olan grubun 10 bin 304 çalışanı bulunuyor.
  • Naksan Holding: 11 şirketi bünyesinde bulunduran holdingde 7 bin kişi çalışıyor.

“Mahkeme süreci hızlanmak”

FETÖ operasyonu kapsamındaki şirketler için hükümetin kayyım ataması yerine önce el koyma, ardından da varlıklar değer yitirmeden satışlarının yapılması yönünde bir Kanun Hükmünde Kararname hazırlandığı söyleniyor.

Prof. Dr. Hakan Üzeltürk, bu konuda şöyle konuşuyor:

“Bu konuda kesinleşmiş bir düzenleme yok. Sadece ihtimal olarak konuşursak, yapılacak düzenlemelerin anayasamızda yer alan hukuk devleti ilkesine uygun olması gerekiyor. Karşı taraf bir terör örgütü de olsa, hukuka aykırı da davransa, devlet anayasal zemin kapsamında mücadelesini sürdürmeli. OHAL döneminde bu tür hızlı düzenlemeler yapılabilmesi mümkün. Fakat hukuken ileride daha büyük sorunlara yol açacaktır. O nedenle mahkeme süreci hızlandırılmalı ve hukukun üstünlüğü esas alınarak mücadele sürdürülmeli.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu