Haberler

“CittaSlow” akımı genişliyor

İtalyanların, hızlı yaşam temposuna tepki olarak oluşturduğu “CittaSlow” (yavaş veya sakin kent) hareketinin taraftar sayısı giderek artıyor. Türkiye’den dokuz kasaba harekete üye…

akyakaİTALYANLARIN ünlü sinema yönetmeni Federico Fellini, 1960 yılında çevirdiği “Tatlı Hayat” (La Dölce Vita) filmi ile bütün dünyaya yeni bir akım tanıtacağını düşünmemişti. Bir derginin dedikodu yazan, Roma’nm ‘vur patlasın, çal oynasın’ hayatının içine girip yaşadıklarını kaleme alıyordu. Fellini’nin hem yazdığı hem de yönettiği film, aynı yıl Cannes Film Festivali’nde ‘Altın Palmiye’, ABD’de de ‘En İyi Kostüm’ dalında Oscar aldı.

Filmin teması, aşkı ve mutluluğu arayan insanların ne kadar çaresiz bir çaba içinde olduklarını gözler önüne seriyordu. Ama Dölce Vita kavramı, bütün dünyayı sardı. Dertsiz, tasasız, zenginlik ve bolluk içinde gününü gün etmenin sembolü haline geldi.

Günlük yaşam kavramı üretmekte usta olan İtalyanlar daha sonra ‘Citta d’Arte’ tanımını ortaya attılar. ‘Sanat Şehirleri’ anlamına gelen bu tanımlama, İtalyanların yüzyıllardır bir çivi bile çakılmadan korunmuş, eski, tarihi kasabalarını sembolize ediyordu.

HIZLI YAŞAMA HAYIR!..

Daha sonra hızlı yaşam biçimine tepki olarak ‘slow movement’ (yavaş hareket) kavramını çıkardılar. Öncüsü, 1986’da Ro-ma’da açılan bir sandviç restoranına tepki gösteren siyasetçi, köşe yazarı, aktivist, gur-me Carlo Petrini idi. Petrini, hızlı yaşamı protesto ediyordu.

Hemen ardından ‘slow food’ (yavaş yemek) akımı çıktı. İnsanların günlük çalışma temposunun hızına ayak uydurmak için açılan ‘fast food’ restoranlarına karşı bir hareketti bu. Öğle yemeği alelacele bir hamburger yenerek geçiştirilemezdi. Yemeği, tadına vara vara, uzun bir zaman diliminde yemeniz gerekiyordu.

Bu akımları ‘yavaş yaşam’, ‘yavaş seyahat’, ‘yavaş tasarım’, ‘yavaş yaşlanma’, ‘yavaş eğitim’, ‘yavaş bahçecilik’, ‘yavaş fotoğrafçılık’, ‘yavaş bilim’, ‘yavaş teknoloji’, ‘yavaş para’, ‘yavaş medya’ gibi benzerleri izledi.

İtalyanların yaşam biçimi üzerine son kavramları ise ‘CittaSlow’ oldu. Bu akım 1999’da başladı ama yeni yeni yaygınlaşıyor. İtalyanca ‘şehir’ ile İngilizce ‘yavaş’ kelimelerinin karması olan CittaSlow kavramı, yaşamın sakin, huzur içinde geçtiği, hiçbir şeyin aceleye getirilmediği, sessiz, dingin, zamanın donmuş gibi gözüktüğü, trafiğin yok denecek kadar az olduğu, kısacası insanların doğanın ritmine ayak uydurduğu kasabaları tanımlıyor.

Akım, önce İtalya ile sınırlı kaldı. 2006’da Almanya, Norveç ve İngiltere’de CittaSlow üyesi kasabalar vardı. 2009’da 14 ülke, yavaş şehir olmanın şartlarını yerine getirmiş, üye olmuştu bile. Aynı yıl Kana-da’nm sahil kasabası Cowichan Bay, akımın Avrupa dışındaki ilk üyesi olarak kabul edildi.

ÜÇTÜR ÜYELİK

CittaSlow’un üç tür üyeliği bulunuyor. Birincisi, nüfusu 50 binin altında olan kasabalar, İkincisi nüfusu 50 binden fazla olup akımı destekleyen üyeler, üçüncüsü de bireysel ya da aile üyelikleri. Logosu ‘salyangoz’ olan ve merkezi İtalya’nın Orvieto kasabasında bulunan kuruluşa üye olmak için öngörülen şartların en az yüzde 50’sini yerine getirmek gerekiyor. CittaS-low, ilk kurulduğunda, uyulması gereken 50 maddelik bir şartname varken bugün bu sayı 70’e çıkarılmış. Yani, şartların yarısını yerine getirmek yeterli olsa da üyelik kolay bir iş değil.

Şimdiye kadar 174 kasabanın üye olduğu kuruluşun yıllık aidat tutarı, sembolik bir rakam. Kasabaların, üyelikten dolayı bir kazançları da yok. Sadece üyeliği kullanıp, turist çekmeye çalışıyorlar.

Akyaka, Gökçeada, Halfeti, Perşembe, Seferihisar, Taraklı, Vize, Yalvaç, Yenipazar ise kuruluşun Türkiye üyeleri.

Akyaka [MUĞLA]

Gökova Körfezi kıyısındadır. Gökova olarak da anılır. Doğal güzellikleri ve kolay ulaşılabilirliği sayesinde çok turist çeker. 1925-1940 yılları arasında yürütülen bir proje ile bataklık alanlar ıslah edilmiş, tütün tarımı yapılmış, 1970’lerden sonra da turistik bir belde olmuştur.

Gökçeada (ÇANAKKALE)

Türkiye’nin en büyük adasıdır. Ege Denizi’nin kuzeyinde, Saros Körfezi girişinde yer alır. 90 km’den fazla kıyı şeridine sahiptir. Batısındaki İnciburnu (veya İnceburun), aynı zamanda Türkiye’nin en batı ucudur. Türkiye’nin ilk ve tek sualtı milli parkı bu adadadır.

Halfeti (ŞANLIURFA]

Fırat Nehri’nin doğu yakasında kurulu tarihi bir kasabadır. Köylerinin çoğu, 1990’larda Birecik Baraj sularının altında kalmıştır. I. Selim’in Osmanlı yönetimine kattığı Halfeti, ‘Rumkale’ olarak da bilinir. Bu adı, bir tepe üzerindeki kaleden almaktadır.

Perşembe (ORDU)

Eski adı ‘Vona’ olan, Karadeniz kıyısında bir kasabadır. Önce Roma, daha sonra Bizans ve sonunda da Trebizond (Trabzon] imparatorluğu’nun parçasıyken Sultan II. Mehmet zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır. İlçe denizden sıfır seviyesinden yamaçlara doğru

Seferihisar (İZMİR)

Sahil kasabasıdır. Türkiye’nin, yüzde 99.3 ile okuryazar oranı en yüksek yerleşim birimlerindendir. Her ne kadar turizm sezonunda nüfusu 150 bine çıksa da yerli nüfusu 50 binin hayli altında kalır. Başta satsuma olmak üzere narenciye ürünleriyle tanınır.

Taraklı (SAKARYA)

Marmara Bölgesi’nin ormanlarla çevirili sayılı kasabalarındandır. Osmanlı mimarisindeki evleri, taş döşeli yollarıyla tanınır. Mimari doku bozulmadan yapılan yenileme çalışmaları sayesinde çok sayıda turist çekmeyi başarmıştır. Karagöl Yaylası ve Hark Kanyonu ile Mağarası ilgi çeken noktalarıdır.

Vize (KIRKLARELİ)

Bizans döneminde Küçük Ayasofya adıyla Ortodoks kilisesi olarak yapılan, Osmanlı döneminde camiye çevrilip Gazi Süleyman Paşa adını alan cami kasabanın en büyük ilgi odağıdır. Vize Kalesi ise Eski Roma’dan kalmadır. Antik tiyatrosu, tarihi ikinci yüzyıla kadar uzanan, Trakya’nın tek amfi tiyatrosudur.

Yalvaç (İSPARTA)

Kentin kuzeyinde yer alan en büyük ilçesidir. Helenistik, antik Roma ve Bizans dönemlerinden kalma pek çok tarihi eser barındırır. Adını, Selçuklular döneminde buraya yerleşen ‘Yalvaçlılar’ oymağından alır. Nüfusu 2000 yılında 66 bini geçmişse de günümüzde 30 binden biraz fazladır.

Yenipazar (AYDIN)

Göç almamış, Aydın kültürünü korumuş bir kasabadır. Pamuk, narenciye, zeytin, biber ve kendine has pide çeşitleriyle ünlüdür. Nekropolünde bulunan lahitleri ve ada mezarlarındaki kaliteli işçilik, günümüz ustalarına bile parmak ısırtacak cinstendir. Nüfusu 7 bini bile bulmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu