Makaleler

Bilançonun Gizli ve En Önemli Kalemi: Sosyal Sermaye

İngilizce olarak ‘it’s not what you know, it’s who you know’ şeklinde dile getirilen, Türkçe’ye ‘Önemli olan ne bildiğin değil, kimi tanıdığındır…’ şeklinde çevirebileceğimiz bu deyimi daha önceden duyduğunuzdan eminim. Bu deyimi hatırlattıktan sonra, yönetiminde yer aldığım BUBA’ya başvuran binden fazla girişimcinin yaklaşık yüzde 90’ının ticari referans desteği talebinde bulunduğu bilgisini de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu veriden yola çıkarak, sosyal çevrenin önemi konusunda özellikle yolun başındaki genç girişimcileri bilinçlendirmenin hepimizin görevi olduğuna inanıyorum. Size de sormak istiyorum; sahip olduğunuz sosyal çevre, sizi iş hayatınızda desteklemeye yetecek kadar geniş mi? Sosyal sermayenizi zayıf hissediyorsanız güçlendirmek için neler yapabilirsiniz? Maddi imkanlarınızın çok iyi olması, sosyal çevre oluşturmak için şart mıdır?

Sosyal Sermaye

Cevaplamaya son sorudan başlayalım. Sosyal çevre oluşturmak için çok iyi maddi imkanlara sahip olmak zorunda değilsiniz!

Aynı sosyo-ekonomik statü grubunda yer alan kişilerin aralarında kurdukları dostluk ilişkilerinin daha sağlıklı yürüdüğü ve uzun soluklu olduğu kesindir. Fakat, bu demek değildir ki, toplumlar sınıflara bölünmüştür, sınıflar arasında katı çizgiler vardır, bir sınıf diğerini muhatap bile kabul etmez. Değişik ülkelerde yaşamış, değişik milletlerden insanlarla çalışmış ve iş yapmış biri olarak edindiğim tecrübeyle söyleyebilirim ki medeni cesaret sahibi ve konuşacak konusu olan kişilerin her ne statü grubundan olursa olsun yeni kişiler tanıması ve bu kişilerle dostluk kurması son derece kolaydır. Önemli olan doğru zamanda ve doğru samimilik düzeyinde ilk adımı atmak ve düzenli aralıklarla karşı tarafa kendinizi hatırlatmaktır. Özel zamanlarda (bayram, yeni yıl tebriği gibi) üzerine emek verilmiş tebrik mesajları göndermek (SMS ve E-Posta ile değil!), bir sempozyuma veya konferansa beraber katılmak için davet yollamak gibi basit ama karşı tarafta büyük sempati uyandıracak jestlerle iş hayatında yeni dostluklar kurmanız gayet kolay olacaktır.

Sosyal çevrenizi genişletmek ve sosyal sermayenizi güçlendirmek tamamen sizin elinizde!

Babanızın yanında çalışmıyorsanız, kimse sizi elinizden tutup, yeni iş çevrelerine sokmayacaktır. Bunun ‘Girişimci’nin El Kitabı’nın en başında yer alan bir uyarı olduğuna şüphemiz yok. Dünya genelinde dayanışma kültürünün zayıfladığı, vahşi kapitalizmin hakim olduğu bir dönemdeyiz. Kim, sizinle çevresini paylaşıp, sizi kendine rakip yapmayı göze alır ki? Dolayısıyla iş başa düşüyor. Tanımak ve kendinizi tanıtmak istediğiniz herkesin kapısını bir bir çalmalısınız. Bu kimi zaman rakipleriniz olacak, kimi zaman ise uzun vadede ortak çalışmalar yapacağınız işbirlikçileriniz…Bunu genç yaşlarda yapmaya başlamadıysanız ilerleyen dönemlerde hiç yapamayacaksınız, çünkü gerçekten vakit ve enerji gerektiren bir süreç. Sektörünüzün paydaşlarını bir araya getiren tüm etkinliklerde boy göstermelisiniz. Bu etkinliklerde köşelere kaçmamalı, olabildiğince çok kişiyle el sıkışmalı, kartvizit değiş-tokuşu yapmalı ve sonrasında kendinizi hatırlatmalısınız. Tvvitter, Linkedln gibi iş hayatında yaygın bir şekilde kullanılan mecralarda mutlaka yer almalısınız. Sosyal çevre ve dolayısıyla sosyal sermaye hiçbir zaman “yeterli bir düzeye gelmez, ömür boyu bu çevreyi dinamik tutmalı ve genişletmelisiniz.

Sosyal çevresiz girişimci, sosyal sermayesiz girişim olmaz!

Yazımın başında değindiğim gibi, girişimcilerimiz bilançonun gizli ama belki de en önemli kalemi olan sosyal sermayeye yeterli önemi vermiyor. Girişimciler bu noktada eksik olduklarını ne zaman fark ediyorlar? İş, pazarlama ve satışa geldiğinde… Girişim kuruluyor, ortaya bir ürün veya hizmet çıkıyor, ‘Kime, nasıl pazarlanacak?’ ‘Nasıl satılacak?’ diye kara kara düşünmeye başlıyorlar. Halbuki, girişimci önceden geniş bir sosyal çevreye sahip olsa, ürün veya hizmetini güvenerek satın alacak, ‘word-of-mouth’ ile başka çevrelere tanıtacak bir kitle hazırda bekliyor olacak. Girişimci hem vakitten kazanacak, hem de garanti bir müşteri tabanıyla işine daha güvenle başlayacak.

Sözün sözleşmelerden daha kıymetli olduğu sektörler için özel dikkat gösterin!

Belçika merkezli global elmas ticaretinin bir kontrol merkezinin de New York’ta 47’nci caddede yer aldığını biliyor muydunuz? Yüzyıllardır Musevi tüccarların kontrol ettiği bu piyasa tamamen sosyal ilişkiler üzerine kurulu. Paranın satın alamayacağı bir itibar ve kredibiliteden söz ediyoruz. On milyonlarca dolarlık elmas alım satımlarının tamamen kağıtsız, söz ile el sıkışılarak yapıldığı bir piyasada ‘sosyal sermaye’ sahibi olmak, bu sektörün bir numaralı giriş bariyeri halini almış. Elmas ticareti örneğini size sadece örnek olması için verdim. Bunun gibi çeşitli örnekler Türkiye’de de mevcut. Mevye-sebze hallerinde kurulu ticari ilişki ağları da tamamen sosyal çevre odaklı kurulmuş durumda. Yetersiz bir sosyal çevre sebebiyle birçok sektöre girmeniz engellenebilir, bu sebeple ‘özellikle dikkat’ diyorum…

Sosyal sermayenizin odağında kısa vadedeki kazanımlar değil, uzun vadedeki vizyonunuz olmalı…

Sürekli ortalarda gezinen, herkese hoş görünmek için bin çeşit kılığa bürünen çok kişilikli biri olarak da algılanmak istemezsiniz. Duruşu net, konuştuğuyla değil yaptığıyla övünen bir iş insanı olmanız çok önemli. Bazı hassas konularda renginizi belli etmemeniz, ketum olmanız sizin ve şirketinizin piyasadaki itibarını ve saygınlığını korumanız için gerekli. Kısa zamanda elde edilecek kazanımlara odaklanıp, uzun vadede kaybedeceklerinizi hesaplamadan atacağınız bir adım veya en basitinden bir sosyal medya paylaşımı (tweet) birden tüm paydaşlarınızı sizden uzaklaştırabilir, üzerine yıllarca emek verdiğiniz sosyal sermayeniz bir anda sıfırlanabilir. Doğru dengeyi bulmak için hayat tecrübesi olan büyüklerinize bol bol fikir danışmayı sakın ihmal etmeyin…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu