Ekonomi - Borsa - Hisse Senedi

TCMB, politika faizini sabit tuttu

TÜRKİYE Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 8.25’te sabit tuttu. Likidite tedbirlerinin sürdürüleceğini açıklayan TCMB, faiz kararının hemen ardından zorunlu karşılık hamlesi yaptı. Normalleşme çerçevesinde daha önce (Temmuz) yabancı para zorunlu karşılık oranlarını tüm bankalar için tüm yükümlülük türlerinde ve vade dilimlerinde 300 baz puan artıran TCMB, bu defa reel kredi büyümesi koşullarını sağlayan bankaların yabancı para zorunlu karşılık oranlarını tüm vade dilimlerinde geçerli olmak üzere, kıymetli maden depo hesapları için 700 baz puan, diğer tüm yabancı para yükümlülükleri için ise 200 baz puan artırdı. TCMB, buna ek olarak, son dönemde Türk lirası likidite yönetimi kapsamında atılan adımlarla uyumlu olacak şekilde, reel kredi büyümesi koşullarını sağlayan bankaların Türk Lirası zorunlu karşılık oranlarının altı aya kadar vadeli tüm mevduat/katılım fonu yükümlülükleri ve bir yıla kadar vadeli diğer yükümlülükleri için 200 baz puan, üç yıla kadar vadeli diğer yükümlülükleri için ise 150 baz puan artırılmasına karar verdi. TCMB’den yapılan açıklamaya göre alınan bu kararlarla, piyasadan yaklaşık 17 milyar TL ve 8.5 milyar dolar karşılığı döviz ve altın cinsinden likiditenin çekilmesi bekleniyor.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Çetinkaya, var olan piyasadaki döviz sıkışıklığının pandemi dönemiyle birlikte daha fazla arttığını, zorunlu karşılık düzenlemesiyle piyasadan döviz çekilmesinin kafalarda soru işareti bıraktığını vurgulayarak, “Bu durum MB’nin rezervlerinde kalıcı bir yükseliş ortaya çıkarmayıp, TL reponun artmasına neden olacaktır. Uygulama, bankacılık sisteminde likidite imkanlarını kısıtlarken, kredi maliyetlerinin artmasına neden olacağı aşikardır” dedi.

TCMB, 20 Ağustos’ta gerçekleştirilen PPK toplantısı sonrasında yayımladığı metinde, salgına bağlı birim maliyet artışlarına ilave olarak döviz kuru ve kredilerde yaşanan gelişmelerin talep yönlü dezenflasyonist etkilerinin sınırladığını ve çekirdek enflasyon göstergelerinin eğilimlerinde yükseliş gözlendiğini vurguladı. Salgın dönemine özgü finansal düzenlemelerin kademeli olarak normalleştirilmesi ve son dönemde likidite yönetimi kapsamında atılan sıkılaştırma adımlarının, makrofinansal istikrarı destekleyeceğini kaydeden TCMB, salgının ilerleyişine bağlı olarak iç ve dış talep koşullarının seyrine dair belirsizliklerin önemini koruduğuna dikkat çekti.

KONUT SATIŞINDA REKOR

Düşük kredi faizleri, konut satışlarında tarihi rekor getirdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye genelinde konut satışları, 2020 Temmuz’da geçen yılın aynı ayma göre yüzde 124.3 artarak 229 bin 357 oldu. Kamu bankalarının başı çektiği konut kredi kampanyaları sonrasında hareketlenen pazarda Temmuz satışları, en yüksek aylık satış olarak tarihe geçti. Düşük kredi faizi ve kampanyaların etkisiyle 2020 Haziran’da Türkiye genelinde 190 bin 12 konut satılmıştı. Böylece son iki ayda 419 bin 369 konut satışı gerçekleşmiş oldu. Temmuz’da ipotekli konut satışları geçen yılın aynı ayma göre yüzde 900.6 artarak 130 bin 721 olurken, toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 57 olarak hesaplandı. İpotekli satışlarda ikinci el satışlar 91 bin 469 iken, birinci el satışlar 39 bin 252 oldu. Diğer konut satışları 2020 Temmuz’da Türkiye genelinde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10.6 artarak 98 bin 636 oldu. îlk defa satılan konut sayısı Temmuz’da geçen yılın aynı ayına göre yüzde 74.5 artarak 67 bin 937 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk satışın payı yüzde 29.6 olarak belirlendi.

Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Öztürkler, konut satışlarının hem konut kredilerinin maliyetinin artması ve koşullarının zorlaşması hem de konut fiyatlarındaki olağanüstü artışlar nedeniyle önümüzdeki aylarda artış hızını önemli ölçüde yitireceğini vurguladı. Prof. Çetinkaya ise, MB’nin sıkılaştırma adımları ile faiz oranlarındaki artışın konut talebine ilişkin talebin azalmasına neden olacağını belirterek, “Son dönemde yapılan satışlar stok satışları şeklinde gerçekleşti ve konut stokunun azalmasına katkı sağladı. Yeni yatırımlar konusunda sektörün hala iştahsız olduğu söylenebilir” dedi.

BÜTÇE 29.7 MİLYAR TL AÇIK VERDİ

Merkezi yönetim bütçesi Temmuz’da 29 milyar 696 milyon TL, Oeak-Temmuz’da 139 milyar 147 milyon TL açık verdi. Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçe uygulama sonuçlarına göre Temmuz’da bütçe gelirleri geçen yılın aynı ayma göre yüzde 7.4 azalarak 86.5 milyar TL, bütçe giderleri ise yiizde 39.1 artarak 116.2 milyar TL oldu. Faiz hariç bütçe giderleri bu dönemde yüzde 42.2 artarak 107.8 milyar TL’ye yükseldi. Temmuz’da faiz dışı denge 21.24 milyar TL açık verdi. Vergi gelirleri tahsilatı, Temmuz’da geçen yılın aynı ayma göre yüzde 30.3 artarak 76 milyar 14 milyon TL’ye çıktı.

Pamukkale Üniversitesi Maliye Bölümü Başkam Prof. Dr. Ersan Öz, “Açık arttı veya bütçe açığı durdurulamıyor” gibi bir yorum yapmadan önce bu açığın nedenlerine bakmak gerektiğini vurguladı, öz, bu nedenleri küresel salgın olması, vergi gelirlerinin azalması, sağlık harcamalarının artması, sosyal destek ve yardımların artması ile küresel seyahat kısıtlamalarının turizm üzerindeki olumsuz etkileri, uçuşların durmasının ve sınır kontrollerinin artmasının dış ticaret ve gümrük vergileri üzerinde olumsuz etkilerinin olması, beklenmeyen ve öngörülemeyen gider artışlarının olması olarak sıraladı.

Geçen yıl Temmuz’da bütçe gelirlerinin 93.4 milyar TL ile bu yılın 86.5 milyar TL’lik gelirinin üzerinde gerçekleştiğine dikkat çeken Öz, “Yine geçen yıl Temmuz bütçe giderleri 83.5 milyar TL iken bu yıl bu rakam neredeyse yüzde 50 artarak 116.2 milyar TL oldu. Giderler artarken gelirlerin azalmasının kamu mâliyesi formülasyonu içerisinde açık vermesi sonucuna ulaşması beklenir. Eğer yılsonuna kadar Covid-19’de ikinci dalga gelir ve etkili bir aşı geliştirilemezse bütçe açığı devam edecektir” dedi.

Prof. Dr. Murat ÇETİNKAYA / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi
“TCMB diğer araçları kullanacak”

TCMB’nin kararı sürpriz değil, önümüzdeki dönemde enflasyonda mevsimsel etkilerin zayıflaması ile gıda fiyatlarında olası yükseliş, kredi genişlemesi, kurdaki yukarı yönlü hareket enflasyon üzerinde baskıya neden olacak. Önümüzdeki ilk aylarda faiz kararında bir değişikliğe gidilmeyecek olup, yılsonuna doğru faiz kararında yukarı yönlü bir revize beklenebilir. Faizde değişikliğe gitmeyen TCMB, diğer araçları kullanarak sıkılaştırma adımlarına devam edecek. Bu durum devam ettiği sürece ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti de yükselecek. Bir ekonomide gerçekleşen kur artışlarının temel nedenleri; ülkedeki ekonomik birimlerin dövize yönelik taleplerinin artması, döviz arzının döviz talebinin gerisinde kalması ve döviz arzını arttırma imkânlarının sınırlı kalması, bu durumun da beklentileri etkileyerek tekrar döviz talebini artırmasıdır. Sermaye çıkışı ülkemizde pandemi öncesinde başlamıştı, yılbaşından bu yana 12 miyar doları geçti. Pandemi etkisiyle tedarik zincirindeki aksaklıklar ihracat hacminin düşük seviyede kalmasına neden oluyor. Kısa vadede tek alternatif swap yoluyla ülkeye döviz girişinin sağlanmasıdır ki oda kısa vadede çözüm olup, kalıcı döviz bulmak dışında bir alternatifimiz gözükmüyor.

Karadeniz’de yeni bir doğalgaz rezervi bulduk

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan beklenen müjdeyi, “Türkiye, tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz’de gerçekleştirdi” sözleriyle açıkladı. Fatih sondaj gemisinin 20 Temmuz 2020’de başladığı Tuna-1 kuyusundaki sondajında 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfettiğini açıklayan Erdoğan, ‘Sakarya Gaz Sahası’ olarak isimlendirilen Tuna-1 kuyusundan elde edilen verilerin aynı bölgede yeni doğalgaz keşiflerinin kuvvetle muhtemel olduğuna işaret ettiğini söyledi. Erdoğan, “İlk kuyuda bulunan rezerv, çok daha zengin bir kaynağın sadece bir parçasıdır” dedi.

Bu operasyonu tamamen yerli imkanlarla gerçekleştirdiklerini vurgulayan Erdoğan, hedeflerinin 2023’te Karadeniz gazını milletin kullanımına sunmak olduğunu söyledi. Erdoğan, benzer bir müjdeyi Akdeniz’den de beklediklerini dile getirdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ise, test, analiz ve detaylı mühendislik çalışmalarından sonra uzmanlar ve yetkililerin rezerv miktarını tespit ettiklerini vurgulayarak, “Bin metre daha derine ineceğiz. Sismik veriler bize aşağıda benzer yapıda iki katmanın daha olduğunu, dolayısıyla inşallah oralarda da gaz kaynağına ulaşacağımızı gösteriyor. Yapılan test ve analizlerden sonra gazın kalitesi de son derece iyi görünüyor” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Harun ÖZTÜRKLER/ Kırıkkale Üni. Öğretim Üyesi
“Kredi genişlemesi frenlenecek”

Beklentim, TCMB’nin politika faiz oranını 100 baz puan artırarak yüzde 9.25 belirlemesi ve böylece hiç olmazsa yıl sonu enflasyon beklentisi olan yüzde 8.90’ın üzerine taşımasıydı. Banka, politika faiz oranını değiştirmeyerek, politika aracı olarak faiz oranını kullanmayı içinde bulunulan dönem için sonlandırmış oldu. Bankanın zorunlu karşılıklar ile ilgili attığı adım ise, yeni durumda parasal aktarımın temel aracının olarak parasal büyüklükler, spesifik olarak krediler olacak sinyali veriyor. TCMB’nin sağladığı likiditenin sınırlandırılması ve maliyetinin yükselmesi, bir yandan kredi genişlemesini frenlerken, diğer yandan mevduat faiz oranlarının da yukarı çekilmesine neden olacak. Karar metninde örtük olarak enflasyonun artacağına ilişkin beklenti dikkate alındığında, mevduat faiz oranlarındaki artışın pozitif bir reel faiz sağlayacak kadar olup olmayacağını göreceğiz. Bu politika değişikliğinin diğer koşullar aynı iken, döviz kurları üzerinde yukarı doğru bir eğilim ortaya çıkaracağı söylenebilir.

Prof. Dr. Ersan ÖZ / Pamukkale Üniversitesi Maliye Bölümü Başkanı
“Vergi yapılandırması planlanabilir”

Vergi gelirlerinin düşeceği yönündeki tahminler bu konunun uzmanları tarafından sıklıkla dile getiriliyor. 31 Aralık 2020 tarihine kadar piyasaları rahatlatmak amacıyla işyeri kira stopajlarının oranını yüzde 20’den yüzde 10’a düşürülmesi, pek çok mal ve hizmet kaleminde katma değer vergilerinin indirilmesi vergi gelirlerinin azalmasına neden olacak. Ek bir bütçe yapmak yerine, küresel salgın nedeniyle yeni bir vergi affı veya diğer bir ifade ile vergi yapılandırması planlanabilir. Bu durumda vergi gelirlerindeki rakamsal artışın yanı sıra vergi tahsilatındaki yavaşlamanın da önlenmesi mümkün olabilir. Orta vadeli planlamanın yapılması ülkemizin mali planlaması açısından önemli. Geleceği planlayabilmek için geçmişi iyi bilmek ve şimdiyi de iyi analiz etmek gerekir. Bu planlamaların bütçe açığının önlenmesi, cari açığın azaltılması noktasında alınacak tedbirlerin eşgüdümünün sağlanmasında önemi büyük.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu