Ekonomi - Borsa - Hisse Senedi

Faiz politikası ve kredi faizleri

MERKEZ Bankası, Mart ayında 25 baz puan ile başlattığı faiz indirimlerine Nisan ve Mayıs aylarında 50’§er baz puanlık indirimlerle devam etmişti. Enflasyonun gıda fiyatlarındaki gerilemenin etkisiyle %6,6 gibi düşük bir seviyede kalması ve küresel olarak düşük faiz ortamının devam etmesi, Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine devam etmesine imkan tanıyor. Bu nedenle 21 Haziran’da Merkez Bankası’nın yapacağı toplantıda yarım puanlık indirim şaşırtıcı olmayacak.

Merkez Bankası faiz koridorunun üst bandında yaptığı indirimleri para politikasında sadeleşme sürecinin bir parçası olarak tanımlıyor. Sadeleşmenin ilk adımı faiz koridorunun daraltılması, ikinci adımı ise fonlama mekanizmasının basitleştirilmesi olarak düşünülebilir. Haziran ayında faiz koridorunun üst bandında yapılması muhtemel yarım puanlık indirimin ardından, faiz koridorunun daraltılma sürecinde sona yaklaşılmış olacağı ve artık ikinci adım olan fonlama mekanizmasının basitleştirilmesinin tartışılmaya başlanabileceğini düşünülüyor. Fonlama mekanizmasının sadeleştirilmesi ise Merkez Bankası’nın bankacılık sistemine mevcut durumda gecelik vadede ve bir haftalık vadede sırasıyla %9,5 ve %7,5 faiz seviyelerinden sağladığı likidite imkânlarının tamamını sadece bir haftalık repo faizinden sağlaması anlamına geliyor. Fonlama mekanizmasındaki bu dönüşüm sonrasında, piyasa faizlerinin şu anda olduğu gibi Merkez Bankası’nın faiz koridorunun üst bandını değil, bir haftalık repo faizini referans alması söz konusu olacak. Özetle, önümüzdeki dönemde faiz koridorunun üst bandındaki indirim yarım puan ile sınırlı kalabilir, ancak fonlama mekanizmasındaki değişim sebebiyle gerçekte yapılan gevşeme ve piyasada hissedilen gevşeme bir haftalık repo faizinin seviyesi ile belirlenir duruma gelecek. Bir haftalık repo faizinin mevcut %7,5 seviyesinde yukarı yönlü bir ayarlama gerekip gerekmeyeceği ise enflasyon görünümüne bağlı olacak.

Merkez Bankası’nın gecelik faizinde yapılan indirim Mart ayından bu yana 125 baz puana ulaşırken, fiyatlaması daha hızlı olan ortalama ticari kredi faizlerindeki düşüş 100 baz puanın altında kaldı. Özellikle küçük işletmelere verilen kredi faizlerindeki düşüşün.daha da sınırlı kaldığı görülüyor. Dolayısıyla, yatırım harcamalarının canlanması arzusuna hizmet edeceği düşünülen kredi faizi düşüşünü temin etmek için başka tedbirlere de ihtiyaç duyulabileceği söylenebilir. Merkez Bankası’mn haftalık verileri üzerinden yapılan hesaplara göre kur etkisinden arındırılmış yıllık kredi büyümesi %9,5’e kadar gerilemiş durumda. Geçen sene sonunda bu oranın %13,4 olduğu hatırlanacak olursa, kredi büyümesindeki yavaşlamanın günümüze kadar devam ettiği net bir şekilde görülüyor.

Kredi büyümesinin yavaş olduğu bir ortamda, Türkiye ekonomisinin hızlı bir büyüme gerçekleştirebiliyor olması da kredi büyümesini desteklemek konusunda aceleci olunmamasını izah ediyor. Türkiye ekonomisi 2016 yılının ilk çeyreğinde yıllık %4,8 ile güçlü bir büyüme kaydetti. Özel tüketim harcamaları ve kamu harcamaları ile tetiklenen büyümeye sabit sermaye harcamalarından destek gelmemiş olması ise verinin kompozisyonuna ilişkin çok iyimser olmayı engelliyor. Hane halkı gelirinde ücret ayarlamaları ile yaratılan hızlanmanın tüketim harcamalarını desteklediği söylenebilir. Ancak, özel tüketim harcamalarındaki büyümenin yarısından fazlasının ulaştırma ve sağlık harcamaları kaynaklı olması, büyümede gelir artışı dışında da bazı faktörlerin etkili olduğunu düşündürüyor.

Emeklilik yatırım fonları

Emeklilik yatırım fonları yaklaşık beş buçuk aylık zamanda ortalama olarak yüzde 6,63 getiri sağladı. En yüksek getiri %19,9 ile altın fonlarında oluşurken, kamu iç borçlanma araçları fonları da bu yıl yatırımcılarına mevduatın üzerinde getiri sağladı. Önümüzdeki dönemde İngiltere’nin Avrupa Birli-ği’nden çıkması ve Amerikan başkanlık seçimleri büyük oranlı risk oluşturuyor. Şu sıralarda İngiltere’nin AB’den çıkmasının yarattığı panik havasının benzerinin ABD seçimlerinde tekrar oluşma riski mevcut. Gerçekleşme olasılığı nispeten artan bu riskler karşısında ise merkez bankalarının faiz artırım olasılıkları ise giderek azalıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu