Ekonomi - Borsa - Hisse Senedi

Nisan, borsa ve TL için daha olumlu geçebilir

Borsa İstanbul nisan aylarını genellikle seviyor. Bu yılın nisan ayında endeksin 76 bin 500-87 bin gibi geniş bir bant içinde hareket edeceğini, kapanışın ise mart ayının bir miktar üzerinde olacağını tahmin ediyoruz…

2015’İN ilk çeyreği, global ekonomide taşların büyük oranda yerine oturduğu ancak Türkiye’de tersine taşların yerinden oynamaya başladığı bir dönem oldu. ABD’de FED’in faiz artış takvimi, Avrupa’da Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) genişleme hamlesi ile Yunanistan krizi, Asya’da Çin’in büyüme kaygıları, içeride ise enflasyon-faiz tartışması 2015’in ilk çeyreğinde gündemin ana maddeleriydi.

Nisan borsa

Bu dönemde özellikle ECB ve FED’in politikaları üzerindeki sis perdesinin kalkması, piyasanın her veri sonrası yeniden çizdiği ufuk çizgisinin bu sefer az da olsa ötelenmesini sağladı. Merkez bankalarına bağımlı, miyop bir bakış açısıyla hatta gözü bağlı bir şekilde hareket eden piyasalar, bulanık da olsa önümüzdeki 3-6 aylık projeksiyonu görmeye başladı. Bu bakış açısının oturması, bulanık görülen nesnelerin tanımlanması biraz daha zaman alacak. Bu dönemde açıklanan veriler piyasada alışılagelmişin dışında volatilité yaratabilir ve fiyatlama tercihleri veriden veriye değişebilir. Bu nedenle biz veri bazlı trade etmenin bu dönemin en riskli işlerinden biri olacağını düşünüyoruz.

Cuma günü ABD’de açıklanan tarım dışı istihdam verisi de fiyatlamadaki-sert hareketlerin göstergesi oldu. Son dönemin en düşük tarım dışı istihdam verisinin ardından gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde ve borsalarında bir rahatlama 1 görüldü. 2.59’un üzerinde olan dolar/TL kuru 2.57’nin altına, 99.500 civarında olan yakın vadeli Endeks 30 sözleşmesi de 101.000 üzerine hareket etti.

DIŞ RİSKLER AZALDI

2015 yılma ekonomi kurumlan ile siyasiler arasındaki tartışmalarla başladık. Kısa ancak sert yaşanan bu gerilim, sene başındaki beklentilerin büyük oranda törpülenmesine neden oldu. Bir süre sonra konu “tatlıya bağlanmış” olsa da, seçim sonrası ekonomi politikalarına dair belirsizlikler piyasalarımızdaki etkilerin kalıcı olmasına neden oldu.

Seçim sonrası nasıl bir ekonomi yönetimi olacağı ve bu yeni yönetimin nasıl bir politika izleyeceği tam bir muamma. Bu durum son yıllarda alışık olmadığımız bir tablo. 2002’den sonraki seçimlerde seçim sonuçlarını hatta ekonomi kabinesini ve onun uygulayacağı politikaları tahmin etmek zor değildi. Bu nedenle piyasa, tanıdığı bildiği ve en önemlisi güvendiği isimleri önceden olumlu olarak fiyatlayabiliyordu. Bu seçim dönemine ise, mevcut meclis aritmetiğinde olabilecek değişimleri bir kenara bıraksak bile, ekonomi yönetimi ve yeni dönemin ekonomi politikaları konusunda bir belirsizlikle giriyoruz. Bu ay içinde adayların netleşmesi, bu belirsizliği bir miktar azaltabilir ya da tam tersine ekonomi politikalarındaki köklü değişim beklentisinin artması belirsizlik olarak yorumlanabilir.

Piyasa bu konudaki kararını verdikten sonra fiyatlama da o yönde gerçekleşmeye başlayacak. Bu fiyatlama seçim sonuçları görülene dek devam edebilir. Bu nedenle piyasa kararını verdikten sonra piyasayla inatlaşmak, siyasi ya da duygusal kararlar almak çok ciddi zararlar doğurabilir.

BORSA NİSANI SEVİYOR

Tabloda da görüldüğü üzere geçen 10 yılda Borsa İstanbul nisan aylarında sekiz yılı yükselişle, iki yılı da düşüşle kapamış. Bu 10 yılda en sert düşüş FED’in faiz artış sürecine girmesinin etkisiyle 2005 yılında yüzde 7.7 kayıpla sonlanırken, en yüksek prim yüzde 22.8 ile 2009 yılında kaydedilmiş. Son 10 yılda nisan aylarının ortalama getirisi yüzde 4.6 olmuş.

Geçmiş yıllarda endeksin nisan aylarım genellikle yükselişle kapatması, bu yıl da bu durumun tekrarlanacağı anlamına gelmemekte. Buna karşın yılsonu bilançolarının ardından borsamn nasıl bir reaksiyon verdiğinin de bir resmini çiziyor aşağıdaki tablo. Mart ayı içinde tamamlanan yılsonu bilançolarının ardından Borsa İstanbul’da daha kararlı bir dönem oluştuğu sonucu çıkarılabilir. Bu yıl da şubat ve mart aylarının sert düşüşlerle geçmesi, yurtdışı risklerin azalmış olması nisan ayının tepki ayı olması ihtimalini artırıyor. Bu nedenle hem istatistiksel olarak hem de konjonktür gereği nisan ayının pozitif geçebileceğini düşünüyoruz.

Nisan aylarındaki olumlu havanın sadece BIST-100 performansına yansımadığı;’ aynı dönemde TL’nin de güç kazandığı görülüyor. Geçen 10 yılın dokuzunda TL dolar karşısında değer kazanmış. TL’nin dolar karşısında değer kaybettiği tek yıl olan 2005 Nisan ayında, BIST’te de negatif performans görülmekte.

2005 yılının mart ve mayıs aylarında görülen bu negatif performansın ana nedeni, FED’in 2000 yılından sonra ilk kez kısa vadeli faizlerde artış sürecine girmesi ve Avrupa Birliği’nde gerçekleştirilen AB Anayasası referandumunda “hayır”cıların güç kazanmış olmasıydı.

FED’in faiz artış sürecini başlatması mart ayının ardından nisan ayında da piyasaları olumsuz etkilemiş, sonrasında devam eden faiz artışlarının piyasada negatif etkisi olmamıştı. FED’in faiz artış sürecinin konuşulduğu bu günlerde 2005 yılındaki hareketleri hatırlamanın faydalı olacağını düşünüyoruz. Son dört ayı sert kayıplarla geçiren TL’nin içeride yeni bir stres yaratacak gelişme olmazsa nisan, toparlanma ayı olabilir. Bununla birlikte haziran başında olacak seçimlere yönelik belirsizlikler bu toparlanmanın sınırlı kalmasına neden olabilir.

Moody’s değerlendirmesi takip edilecek

Türkiye’yi “Baa3” notu ile “yatırım yapılabilir” seviyede derecelendiren Moodys’s, not görünümünü 2014 yılında “durağan”dan “negatif”e çekmişti. 10 Nisan’da yapılacak değerlendirmede Türkiye’nin kredi notu ve görünümünde herhangi bir değişiklik beklemiyoruz. Ancak Moody’s tarafından aşağıdaki konulara vurgu yapılacağını düşünüyoruz;

• Petrol fiyatlarındaki düşüşün cari açık ve enflasyona olumlu katkısı,

• 2015 yılı ilk çeyrekte olumsuz gelen öncü ekonomik verilerin büyüme beklentilerini düşürmesi,

• 7 Haziran’da yapılacak seçim öncesi ve sonrasında yaşanacak olan siyasi gelişmelerin oluşturacağı riskler.

Öte yandan, 25 Mart 2015’te Türkiye bankacılık sektörü raporunu açıklayan Moody’s, bankacılık sektörünün görünümünü negatif olarak teyit etmiş ve sektör üzerindeki riskleri belirtmişti. Bu durum not ve görünümde değişiklik beklemiyor olsak da 10 Nisan’da açıklanacak rapor öncesi bankacılık hisselerinde aşağı yönlü baskıya neden olabilir.

Borsa İstanbul’un piyasa çarpanları düşük

Aşağıdaki tabloda Türkiye ile emsal teşkil edebilecek bazı ülkelerin endekslerinin fiyat/kazanç oranları yer alıyor. İlk sütunda 2010-2014 arası yılların yılsonu kapanış değerlerinin ortalaması yer alırken, sonraki sütunda Mart 2015 sonu değerleri yer almakta. Tabloda da görüleceği üzere bu ülkeler içinde 2010-2014 ortalaması en düşük FK oranına sahip endeks BIST-100 iken, 2015 Martında bu oranı düşüren tek endeks de BIST-100. Bu durum BIST-100’ün geçmişteki düşük değerlemesinin devam ettiğini hatta emsallerine göre iskonto oranının biraz daha arttığını gösteriyor.

Şubat ve mart ayındaki sert düşüş sonrası oluşan tabloya baktığımızda BIST- 100’ün 76.000 civarındaki değerleri düşük bulduğu görülüyor. Bu bölgeden gelen hızlı tepki, bu seviyelerin artık çok güçlü destekler olacağının işaretini vermiştir. Buna karşın seçim fiyatlamasını bizce henüz yapmayan endekste, ortaya çıkacak alternatifler rahatsızlık yaratacak olursa güçlü desteklerin de kırıtabileceği unutulmamalı.

Biz nisan ayı içinde bu desteğin kırılma ihtimalini daha düşük görsek de piyasayla inatlaşmamak gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle olası bir düşüşte 78.000/76.500 aralığından alım yapılması durumunda

76.000 altında stop loss yapılmasının faydalı olacağını, yukarı yönlü hareketlerde ise endeksin 86.000/87.000 direncini zorlayabileceğini düşüyoruz. Özetle endeksin nisan ayı içinde 76.500-87.000 gibi geniş bir bant içinde hareket edeceğini, kapanışın ise mart ayının bir miktar üzerinde olacağını düşünüyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu