Pazarlama Reklam

Medya toplumsal farkındalıkta birleşti

Sosyal medyada çocuk istismarına karşı başlayan kampanyalar arkasına konvansiyonel medyayı da alınca adeta “akan sular durdu!”…

SOSYAL medyanın gücü, zaman zaman gözümüzü korkutsa da, bazı toplumsal olaylarda aracı olduğu kenetlenme “Oh be…” dememizi de sağlıyor. Bunun en yakın örneğini son iki haftadır yaşıyoruz.

Kadınsanız, özellikle de anneyseniz, aslında hiçbiri şart değil sadece bir kalp taşıyorsanız son zamanlar gündemi meşgul eden şiddet ve istismar olayları karşısında duyarsız kalmanız imkansız. Neyse ki sosyal medya aracılığıyla yapılan kampanyalar bir nebze olsun içimizi rahatlatıyor. Daha önce de örneklerini görmüştük; ancak bu kez gerçekleştirilen “Çocuk susar sen susma”, “Tecavüz meşrulaştınlamaz” ve “Çocuklarıma dokun-ma”nın ardından son olarak #durdurun kampanyalarının elde ettiği başarı, ortada güçlü bir fikir birliği ve yükselen bir toplumsal farkındalık olduğunun da kanıtı. Nasıl olmasın ki? Bahsettiğimiz çocuklar, bizim çocuklarımız…

SAPIKLIĞIN ÜLKESİ OLMAZ

Bu yükselen öfke ve kampanyaları bazıları “muhalif’ olarak görse de, bunlara en güzel yanıt da hükümetten geldi. Çocuk istismarına karşı yeni ve caydırıcı yasa tasarıları üzerinde çalışıldığını açıklayan yetkililer, hem gerekli duyarlılığı ortaya koyup biraz olsun vicdanlarımızın rahatlamasını sağladı hem de duyarlılıkla yürütülen toplumsal kampanyaların hedefine ulaşabildiğini de gösterdi.

Hemen ekleyelim; dünyada bu kalp ağrısı yaratan durumla mücadele eden tek ülke biz değiliz. Hatta İngiltere merkezli İnternet İzleme Vakfı’mn yakın zamanlı raporuna göre, çocuk istismarına yönelik içeriği yayınlayan internet sitelerinin büyük bölümü ABD, Kanada ve Hollanda’da yer alıyor. Fransa ve Rusya’da bu alanda ilk beş içerisinde olmayı sürdürüyor. Kısacası küresel durum da hiç iç açıcı değil. Öyle ki araştırmalara göre, Avrupa’da yaklaşık beş çocuktan biri şiddet veya istismarın kurbanı oluyor.

MEDYA TEK YÜREK OLDU

Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada yürütülen kampanyalar da en azından sosyal medyanın bu konuda susmadığının göstergesi. Farklı olan ise bu kez konvansiyonel medyanın da, gazeteler, köşe yazarları, televizyon ekranları, ekran yüzleri, etkili ünlüler ve hatta radyolarla topyekun bir savaş ilan edilmesi.

İşin içine tüm medya girdiğinde, sosyal medya tabanlı toplumsal farkındalık kampanyasının nerelere ulaşabileceğini de gözlemleme fırsatı yakalıyoruz, ki çıkacak yasalar sonrasında artık bunu halkla ilişkiler konusunda bir “case” olarak işleyeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

ÖZEL SEKTÖR ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI

Kampanyalarla medya ve televizyon ünlülerinin başrolde olduğu bu süreçte gözümüzün özel şirketleri de aradığını eklemek gerekiyor. Daha önce defalarca bahsetmiştik; çok küçük bütçelerle toplumsal vicdana dokunmanın paha biçilmez geri dönüşleri olduğunu deneyimledik. Bunun en güzel örneğini Özgecan olayında Fiili Boya yapmış, öldürülen bu genç kız için simsiyah bir reklam filmiyle ekranları karartmıştı. Bedeli ve bütçesi ne olursa olsun, tüketicisini kaybetmek istemeyen tüm şirketler için bir kırılma noktası geldiğinin haberini vermek isterim. Böyle bir dönemde “susmak”, markalara da konuşmaktan çok daha fazlasını kaybettireceğe benziyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu