Pazarlama Reklam

Kadına şiddete dur diyen kampanyalar

Filli Boya’nın Özgecan cinayetinin ardından yayınladığı reklam filmi, pazarlamanın sadece ürüne yönelik olmaması gerektiğini bir kez daha gösterdi.

GEÇEN hafta aklımızda ve yüreğimizde tek bir isim vardı: Özgecan Aslan… Üniversiteli bu genç kızın cinayeti, kadına yönelik şiddet konusunu yeniden, ama bu kez daha sert bir biçimde gündeme getirdi. İşin aslı, Özgecan bu konuda yaşadığımız ne ilk ne de son kayıp olacağa benziyor. Medyada her gün şiddet gören kadın haberleri yer alıyor. Ülkemizin bu yarası derinleşirken, dünyadaki rakamlar da iç açıcı değil. Avrupa Birliği tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, hayatları boyunca en az bir kez şiddete maruz kalmış kadınların oranı yüzde 75 gibi çok yüksek bir seviyede.

simsiyah

İşte tam bu noktada, “kadına şiddete dur” diyen iletişim çalışmaları ve kampanyalarının önemi giderek artıyor. Bu şiddete dikkat çekmeye çalışan sivil toplum örgütleri, kuruluşlar, dernekler birçok çalışmaya imza atarken, bunları destekleyen fikir önderleri, popüler isimler ve medya kuruluşları da bilinçlenmeyi artırıcı rol üstleniyor.

Billboardlar ve sosyal medya bu mesajlarla dolup taşarken, televizyon ekranlarında da ardı arkasına kamu spotları yayınlanıyor. Ancak tablonun değişmemesi ve hatta kayıpların artması, “Bu kampanyalar işe yarıyor mu?” sorusunu da ister istemez akıllara getiriyor.

SOSYAL MEDYAYI SALLAYAN ÖRNEKLER

Ülkemizde bu konuda başarılı örnekler var; ancak yurtdışı örneklerinin elde ettiği ilgi ve erişim düzeylerine ulaştıklarını söylemek zor. Bunların son örneği, online İtalyan gazetesi Fanpage.it tarafından yapılan sosyal bir deney oldu. Yaşları 7 ve 11 arasında değişen altı erkek çocuğun bir kıza tokat atmayı reddettiği video, sosyal medyada rekor kırdı ve Facebook’ta üç gün içinde 33 milyonu aşkın izlenme oranı elde etti. Daha öncesinde benzer bir başarı da Hırvatistan’dan gelmişti. “Hayatımın en kötü senesinde her güne bir fotoğraf’ adını taşıyan videoda bir kadın, şiddet gördüğü selfie’lerini paylaştı.

Selfie modasının hüküm sürdüğü Facebook ve Instagram bu video ile çalkalandı ve kampanya Hırvatistan’la sınırlı kalmayarak tüm dünyada yankı uyandırdı.

HEDEF KİTLE KİM?

Son zamanların en çarpıcı örnekleri, TBWA İstanbul imzalı Mor Çatı çalışması ve ile KADEM’in başlattığı “Önce Adam Ol” kampanyası, bu konuda umut verici projelerin Türkiye’den de çıkacağının kanıtı. Ancak bu iki projenin eleştirilerden nasibini aldığını da ekleyelim.

“Özgürlüğümü Yaşamak İstiyorum” sloganı taşıyan kadın maketlerinin billboardlara yerleştirildiği çalışmada, reklam alanlarının etrafına gizli kameralar konuyor ve erkeklerin bu maketteki kadın resimlerine bile şiddet uyguladığı görüntüleniyor. Ancak iletişim uzmanlarının görüşü, resimdekilerin kadın değil de, başka bir obje olması halinde de yoldan geçenlerin aynı tepkiyi verecekleri yönünde. Etkisi bu eleştiriyle zayıflayan kampanya yine de sosyal medya aracılığıyla önemli bir kesime ulaştı.

KADEM’in “Önce Adam Ol” kampanyası ise onceadamol hashtag’iyle Twitter da yankı uyandırmayı başardı, aynı zamanda televizyon ekranlarının popüler dizi ve programlarında da kendinden bahsettiren kampanyaya gelen eleştiriler ise sloganına yönelik. Kadına şiddetin yine erkek egemen bir dil kullanılarak önlenemeyeceği üzerinden yorum yapılıyor. Bu eleştirilere KADEM Başkanı Sare Yılmaz’ın cevabı ise ezber bozan türden. Geçen yıl “Erkeksen öfkeni yen!”, bu yıl ise “Kadına el kaldıran adam değildir” sloganlarıyla yola devam eden KADEM’in Başkanı Yılmaz, şiddeti yapanın erkek olduğu için bu kampanyaların da Türkiye’de erkeklere yönelik yapılması gerektiğini savunuyor. Kadına şiddeti önlemek için erkeklerle birlikte hareket edilmesinin önemini vurgulayan Yılmaz, bu nedenle kampanyaları erkekleri hedef kitlesi seçerek hazırladıklarım ekliyor. Yılmaz’ın haklı olup olmadığını ise ancak etki analizleri yapıldıktan sonra görmek mümkün olacak.

FİRMALAR ŞİDDETLE ANILMAK İSTEMİYOR

Peki firmalar cephesinde durum ne? Son yıllarda kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin merkezine kadınları koyan markaların sayısının hızla artmış olması, oldukça sevindirici. “Baba beni okula gönder”, “Kardelenler”, “Ekonomiye Kadın Gücü” gibi güçlü projelerle başlayan bu furya, kızların eğitimi ve kadın istihdamı odaklı olarak artarak sürüyor. Ancak ne yazık ki konu kadına yönelik şiddete gelince, markaların çok da aktif olduklarını söylemek mümkün değil. Öyle ki eğitim, meme kanseri, kadın istihdamı, kadın girişimcileri destekleme konusunda sayıları hızla artan sosyal sorumluluk projelerinde, kadına yönelik şiddet konusu ancak listenin sonlarında kendine yer bulabiliyor.

Nedeni ise basit; “şiddet”in kavramsal olarak yarattığı olumsuz algı, markaların yan yana durmak istemediği bir olgu. Birçok şirket, marka ismi ya da logosunun şiddetle birlikte anılmasını tercih etmezken, bu konu daha çok “politik” zemine itiliyor. Bu nedenle kadına şiddete dur demek ya STK’larm çabalarına bırakılıyor ya da sadece perde arkasındaki kısıtlı desteklerle sınırlı kalıyor.

BAŞARILI PROJELER YOK DEĞİL

Hal böyle olunca başarılı projeler denildiğinde akıllara gelen örnekler de çok fazla değil. Bunlardan Vodafone Türkiye’nin kadınların şiddete maruz kaldığı anlarda, kolaylıkla yardım istemesini sağlayan “Kırmızı Işık” uygulaması ve perakende marketler zinciri Makro’nun “Kadına I Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası ÎBBp Mücadele ve Dayanışma Günü” kapsamında gerçekleştirdiği etkinlikler, ilk akla gelenler…

Özgecan cinayeti sonrası Filli Boya’nın reklam çalışması ise, aslında iletişim ve pazarlamanın sadece marka ve ürünle sınırlı kalmadığını ortaya koyuyor. Cinayetin ardından siyahlara bürünen Türk kadınının yanında olduğunu ortaya koyan Fiili Boya, birçok kanalda aldığı reklam kuşağında aynı anda simsiyah ekran ile beraber özgecaniçin hashtag’ini paylaşarak, sadece bu konuda duyarlılığını ortaya koymadı, aynı zamanda marka algısını da yükseltmeyi başardı.

Filli Boya’nm bu çalışmasının diğer markalara da örnek olacağı düşünülüyor. Ne de olsa doğru ve başarılı iletişim kampanyaları, etkili sosyal sorumluluk projeleri, kadına şiddetle mücadelede önemli bir rol oynamaya devam edecek. Özellikle yönetim kurulunda kadınların rol aldığı şirketlere büyük görev düşüyor. Her ne kadar şiddeti yapan erkek olsa da, bu düzeni değiştirmek biz kadınların elinde…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu