Makaleler

Yiyecek israfı hakkındaki gerçekler

Bir lokmayı bile kurtarmalıyız

Dünyada hem açlık hem de muazzam ölçülerde gıda maddeleri israfı var. Seattle ve Paris’te hayata geçirilen iki uygulama kayıpları bir ölçüde önleme konusunda tüm dünyaya örnek olacak nitelikte…

İNSANLIĞIN en önemli sorunlarından biri de, yiyecek israfı. Aslında dünya nüfusunun iki katım doyuracak kadar besin maddesi üretiyoruz. Ama tüketilemeyen, hasat edilemeyen, satılamayan o kadar çok yiyecek maddesi var ki. Bu israf, ülkeden ülkeye yüzde 30 ile 45 arasında değişiyor.

Neyse ki bu durum düzelmek üzere. Hem üretici hem tüketici, eskiden çöpe atılan yiyecekleri geri kazanmaya, tekrar besin zinciri içine almaya başladı. Buna örnek olabilecek iki kent var: Seattle ve Paris.

Yiyecek israfı

ABD’nin kuzeybatı ucundaki Seattle kenti, bu yıldan itibaren geçerli olmak üzere, yiyeceklerin çöpe atılmasını yasakladı. Çöpleri takip etmek için de ayrı bir polis birimi kurdu. Bundan böyle restoranlar, tabaklarda kalan yiyecekleri, paketleyip müşteriye vermekle yükümlü. Aslında restoran müşterisinin, yiyemediği besin maddelerini paketletmesi olağan bir davranış. Fakat çoğu müşteri bunları tabağında bırakıyor. Artık Seattle’da bu yiyecekler ya müşteriye verilecek ya da sağlam olanları hayır kuramlarına, kalan atıklar da hayvan barınaklarına veya çiftliklere gönderilecek.

Çöp konteynerlerine yiyecek atanlar, görüldüğü takdirde cezalandırılacak, marketlerin de artıkları, hayvan yemi yapılması için işleme tesislerine göndermesi sağlanacak.

YİYECEK DÖNÜŞÜM İSTASYONLARI

Seattle’da her şey 2001 yılında başladı. Bir yasa çıkarılarak okullarda abur cubur (junk food) ürünlerin otomatlarda satışı yasaklandı. Öğrenciler okul kantinlerinden ya da otomatlardan sadece su, meyve suyu ve granola alabiliyor. Granola, yulaf, ceviz, bal, fıstık, şurup ve meyve kurusu parçacıklarının sıkıştırılmasıyla yapılmış bir atıştırmalık. Enerji verici ve doyurucu bir ürün. Bu uygulamadan sonra abur cubur satışları, pilot bölge seçilen bir düzine kadar okulda yıllık 240 bin dolardan 17 bin dolara kadar düştü. Fakat bu durum aynı zamanda kısır bir döngü de yarattı. Okul yönetimleri, bu satışlardan para kazanıyor, parayı da eğitime harcıyorlardı. Şimdi gelirlerinden yoksun kalan okulların, eğitim masraflarını öğrenci velilerinden çıkarmaya başlaması bazı aileleri zora soktu.

Yaşağı gevşetme tartışmaları sürerken, belediye bu kez 2015’in başında, çöpe yiyecek atılmasını da yasakladı. İnsanların toplu yaşadığı bazı sitelerde, yiyecek dönüşüm istasyonları kuruldu.

Geri kazanılamayacak kadar çürümüş yiyecekler ise gübre yapımında kullanılmaya başlandı. Böylece kimyasal gübre kullanımı da zamanla azalacaktı. Seattle örneğinin, kısa zamanda diğer kentlere de yayılacağına muhakkak gözüyle bakılıyor.

DİJİTAL TEKNOLOJİNİN YARDIMIYLA

ikinci örneğimiz Paris… Başkentliler, bir lokma yiyeceğin bile çöpe atılmaması için teknolojiden yardım alıyorlar. Cep telefonlarına indirilen “OptiMiam” adlı uygulama, şehirdeki bütün yerel bakkalları, fırınları, sebze-meyve satan esnafı, elektronik olarak birbirine bağlıyor. Bir bakkal elinde kalan bir ürünü, kelepir fiyatla vereceğini duyurduğunda, on binlerce kişinin bundan haberi oluyor. Böylece hem bakkal ürününü israf etmiyor, az da olsa para kazanıyor hem de ihtiyacı olanlar düşük bir fiyatla alışveriş yapabiliyor. Hiç bir ürün de çöpe gitmiyor. Sistemin kurucu ortaklarından Roadath Aminou, “İlk dokuz ayda uygulamayı 22 bin kişi indirdi. Bakkalların adresini bilmek bile gerekmiyor. GPS sayesinde yeri kolayca bulunuyor. Sisteme dahil olan 15 bin kadar satıcı var” diyor.

Yiyecek israfı hakkındaki gerçekler

■ Yiyecek israfına sadece para kaybı gözüyle bakmamak gerekir. Bu aynı zamanda, yakıt, gübre, su ve zirai ilaçlama israfıdır. Ayrıca çürüyen yiyecekler, metan gazı üretir. Metan, karbondioksitten 23 kez daha fazla sera etkisi yaratır.

■ Her yıl, dünya besin üretiminin üçte biri (1.3 milyar ton) yiyecek kaybolmakta veya israf edilmekte.

■ Sanayileşmiş zengin ülkeler, her yıl Afrika’nın ürettiği kadar (230 milyon ton) yiyeceği çöpe atar.

■ Süpermarketlerden alınan her 10 kalem besin maddesinden üçü, buzdolabında bile saklansa, tüketilemeden bozulup atılıyor.

■ ABD, besin maddelerinin en çok israf edildiği ülkelerden biridir. Her yıl yiyecek maddelerinin yüzde 35-40’ı çöpe gider. Geçen yıl bunun parasal karşılığı 49.3 milyar dolardı. Buna karşılık yine geçen yıl 55 milyon Amerikalı, yiyecek güvenliği olmayan evlerde yaşıyordu. Bu, nüfusun altıda biri kadardır. İngiltere’de ise yüzde 33 oranında israf görülür.

■ Yiyeceklerin çöpe atılmasının sorumlusu yüzde 20-25 oranla üretici, yüzde 15-20 oranla dağıtıcı ve yüzde 55-65 oranla tüketicidir.

■ Çöp istasyonlarında atıkların yüzde 80-90’ını organik maddeler meydana getirir. ABD’de bir yılda atılan yiyecekler, New York’taki ünlü Empire State binasını 92 kez doldurmaya yeter.

■ Çoğu kişi, son kullanma tarihi bir gün bile geçse ürünü çöpe atar. Oysa son kullanma tarihini geçen ürünlerin sağlığa hiçbir zararı olmaz. Aşırıya kaçılmadığı sürece…

■ Bütün dünyada ekildiği halde biçilemeyen yüzde 7’lik bir alan kaldığı tahmin ediliyor. Bu da, yüz milyonlarca dolarlık kayıp anlamına gelir.

■ Yapılan araştırmalara göre bir besin maddesi süpermarket raflarına gelene kadar, bir başka deyişle tüketici dokunana kadar 33 farklı elden geçer.

■ 2010 yılında israf edilen besin maddelerinin yaklaşık yüzde 3 kadarı geri kazanılmıştır. Bu çok düşük bir oran olsa da tüketicinin bilinçlenmeye başlaması açısından sevindirici bir gelişme. ABD, Avustralya, Kanada, İsrail, İngiltere, Yeni Zelanda ve Singapur, bu alanda önemli çalışmaları olan ülkeler.

■ Yiyecek israfı, kişinin günde alması gereken 3.800 kalorinin 1.200’ünün kaybolmasına neden olur.

■ Hiç yiyecek israf etmeyen dört kişilik bir Amerikan ailesi, yılda 2 bin 275 dolar tasarruf edebilir.

■ ABD’de kişi başına yiyecek israfı, 1970’ten bu yana yüzde 55 oranında artmış bulunuyor.

■ 2003’te yine ABD’de yapılan bir araştırmaya göre çöpe atılan yiyeceklerin petrol karşılığı, yılda 300 milyon varil.

■ Bir restoran yılda 15-35 ton arası yiyeceği çöpe atar.

■ İnsanlar her saniye, bin 775 hayvanı yemek üzere öldürür. Ama bunların yüzde 35’i bozulduğundan çöpe atılır.

■ Yüz yıl önce insanlar, kazançlarının yüzde 43’ünü yiyecek maddesi satın almaya ayırırdı. Bugün kazancın sadece yüzde 7’si bir ay boyunca tok kalmaya yetiyor. İsrafın sebeplerinden biri de bu.

■ Amerikalı tarım bilimci ve biyolog Norman Borlaug, 1960’lı ve 1970’li yıllarda, ekili arazilerden dört kat daha fazla ürün almanın yolunu bulmuştu. Yeşil Devrim’in babası olarak kabul edildi ve Nobel ile ödüllendirildi. 2009’da 95 yaşında ölen Borlaug, “Bir milyar insanı açlıktan ölmekten kurtaran adam” olarak tarihe geçti.

■ Güney Hindistan’da bazı hastalar, çıplak bedenlerini atık yiyecekler üzerinde yuvarlayarak şifa bulmaya çalışır.

■ ABD’de bazı ürünlerin yüzde 40’ı görüntüsü çirkin olduğu gerekçesiyle satılamaz.

■ Sadece New York kentinde israfın tamamen önlenmesi halinde çöp kamyonları yılda 240 bin daha az sefer yapardı. Bu kamyonlar 5 kilometrede 3.8 litre yakıt tüketiyor.

■ Çöpe atılmayan tek ürün baldır. Son kullanma tarihi yoktur. Yıllarca bozulmadan kalır.

■ ABD’de çöpe atılan yiyeceklerin yüzde 20’si bile kurtarılsa 25 milyon kişi açlık çekmez. Dünyada 925 milyon kişi yetersiz beslenmektedir.

■ Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yıllık yiyecek israfı, 90 milyon tondur. Bu atık yiyeceklerle doldurulan çöp kamyonları Ekvator uzunluğunda konvoy oluştururdu.

■ Yiyecek israfına yasalar da neden olmaktadır. Pek çok ülkede üretici, küçük patatesleri, kızarmamış domatesleri, kısa havuçları çöpe atmak zorunda kalır. Standart dışı ürünlerin çöpe atılması yasalarca zorunludur.

■ Avlanan balıkların yüzde 40-60’ı yasal ölçülere uymadığı için atılır. Önemli bölümü yine denize gönderilir ama çoğu yaşamaz.

■ Süpermarketlerle üreticiler arasındaki anlaşmalar da yiyecek israfına yol açar. Bir süpermarket yılda 100 ton mısır alma anlaşması yapar, üretici de 110 ton üretirse, 10 tonunu satacak yer bulamaz.

■ Yiyecek israfı, “freeganism” adı verilen akımın ortaya çıkmasına neden oldu. Bu, çöpten yiyecek toplama hareketidir. İlk kez 1960’larda San Francisco’da görülmüşse de ABD’ye 1990’larda yayıldı. Süpermarketler, çöp toplayıcıların satışları düşürmemesi için çöp konteynerlerini kilit altında tutarlar.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu