Girişimcilik Haberleri

Yeni nesil girişimciliğin başarılı örneği üç girişimci

Genetik biliminin geleceği

PROF. Dr. Hüseyin Onay, Bahadır Onay ve Cüneyt öksüz tarafından kurulan bi-yoinformatik firması Gene2info, genetik analizlerin yerli teknoloji ile yarı fiyatına ve daha kısa sürede yapılabilmesini sağlıyor. Firmanın 23 nadir hastalıkla ilgili 50 endikasyona yönelik çözümü var. Dört genetik hastalık için de hızlı tanı kiti geliştiren firma, her geçen gün çözümlerine bir yenisini ekliyor. Biyoinformatik, dünyada hızla büyüyen ve gelişen sektörlerden biri. Bu potansiyeli değerlendiren Gene2info, büyüyen pazara yakın olabilmek ve çözümlerini global pazarlara açmak amacıyla faaliyetlerini ABD Boston merkezli olarak sürdürüyor. Ar-Ge ve yazılım ekipleri ise Türkiye’de. Bugüne kadar global firmaların Türkiye ekipleriyle birlikte birçok çözüm geliştirerek çeşitli başarı hikayelerine imza attı. îlk olarak 2005’te İdea Teknoloji Çözümleri’ni kuran Bahadır Onay ve Cüneyt öksüz, burada 100’e yakın doktor ve mühendisten oluşan Ar-Ge ekibiyle biyoinformatik, makine öğrenmesi, yapay zeka ve veri teknolojilerine dayalı pek çok proje yürütmüş. Beş adet patenti bulunuyor. 2015’te ise Prof. Dr. Hüseyin Onay ile beraber Multi-gen şirketini kurmuşlar. Deneyimlerini 2017’de Gene2info’ya aktaran ekip ile geliştirdikleri çözümleri ve genetik biliminin bizi götürebileceği sınırları konuştuk…

Öncelikle biyoinformatik nedir ve neden geleceğin tıbbı olarak söz edilmektedir?

Cüneyt Öksüz: Biyoinformatik, kısa sürede çok yüksek miktarlarda veri üreten, endüstri düzeyinde gen ekspresyonu, protein-protein ilişkisi, biyolojik olarak aktif molekül araştırmaları, bakteri, maya, hayvan ve insan genom projeleri gibi biyolojik deneylerin doğurduğu talep sonucunda gelişti. Biyoinformatik, biyolojik problemlerin çözümünde bilişim teknolojilerinin kullanılması esasına dayanır ve biyolojik olayların moleküler düzeyde açıklanmasına yardımcı oluyor. Biyoinformatik gün geçtikçe daha geniş ve yeni uygulama alanı bulacak ve günlük hayatta herkes tarafından bilinen bir bilim dalı olacak. Biyoinformatikteki gelişmelerin ve deneysel genomiğin kombinasyonu, kişilerin gelecekteki sağlık durumları hakkında tahminde bulunmaya olanak verebilecek. Böylece koruyucu hekimlik önem kazanacak, hastalıkların getirdiği iş kayıpları, harcamalar ve tedaviler önlenebilecek. İlaca dayalı tedaviler, hasta ve hastalığa karşı özelleştirilebilecek ve etkin tıbbi tedavi sayesinde en az yan etkiyle sağlanacak.

Hangi alanlarda çalışıyorsunuz?

Bahadır Onay: Büyük veriyi işleyip anlamlı sonuçlar ve kararlar üretiyoruz. Genetik tanı dediğimizde gerçek anlamda büyük verilerden bahsediyoruz. Tek bir kişiden 40 GB veri geliyor. Bu büyük verinin analizi, aktarımı, depolanması, bu veriye hızlı ve güvenli bir şekilde erişimin sağlanması sunduğumuz çözümün önemli bir bölümünü oluşturuyor. Genetik verinin analizinde en yeni teknolojileri kullanarak genlerden bilgiye uzanan yolculuğu yeniden yapılandırmayı, genetik ve biyoinformatik alanlarında yaptığımız inovasyonlarla insan sağlığını ve yaşamını iyileştirmeyi hedefliyoruz, özellikle NGS sistemleriyle üretilen büyük genetik verinin temel analizlerinde, klinik değerlendirmesinde ve araştırma amaçlı kompleks yorumlanmasında fonksiyonel çözümler sunuyor. Daha basit bir ifadeyle genetik biliminin sunduğu yeni teknolojilerle kişinin DNA bilgisini alıp, dijital veriye çevirerek analiz ediyoruz. Özellikle nadir hastalıkların tanı sürecini hızlandırıp daha çok hastaya tanı konulabilmesini sağlamaya odaklanıyoruz.

Türkiye’de muadiliniz var mı?

Bahadır Onay: Uyguladığımız teknoloji ve iş modeliyle Türkiye’de ilkiz. Bugün tıpta birçok hastalığın tanısında kan örneğindeki belli enzimlerin aktivitelerini ölçmeye dayalı olan enzim testleri, biyokimyasal testler kullanılıyor. Biz ise benzer şartlarda daha objektif olan ve kesin tanı sunan genetik tanı çözümünü pazara sunuyoruz. Nadir hastalıklarda tanı süreci standart değil. Doktorlar görünen semptomlara, dismorfik bulgulara göre teşhis koyabiliyor. Yüksek maliyet nedeniyle alternatif çözüm olarak sübjektif sonuç veren biyokimyasal testlere yöneliyorlar. Bunlar da bazen yanlış olarak negatif çıkabiliyor. Biz birinci basamağın genetik test olmasını öneriyoruz. Dünyada ortalama yüzde 3-5 olan tanı pozitifliği/tanı koyma oranı, bizim kullandığımız yöntemlerle yüzde 20’lere kadar çıktı. Yakında komşu ülkelerde genetik tanı alanında çalışmalara başlayacağız.

Çalışmalarınızı dünyadaki diğer genetik analizcilerden ayıran nedir?

Bahadır Onay: Nadir hastalıklar alanında çalışan tüm hekimlere genetik tanı konusunda sunduğumuz uçtan uca bir çözümümüz var. Geliştirdiğimiz yeni nesil genetik tanı kitleri ve biyoinformatik yazılımlarıyla tanı süresini kısaltıyoruz. Bazı hastalıklarda tedaviden fayda sağlanmasında, tanının konması için geçirilen gün sayısı dahi önem kazanıyor. Gen analizi hizmeti yurtdışından alındığında bekleme sürelerinin 12 haftaya kadar çıkabildiğini biliyoruz. Tüm genetik tanı sürecini tamamen Türkiye’de, bir hafta gibi dünyada eşi olmayan bir sürede tamamlıyoruz. Üstelik maliyeti yarı yarıya düşürüyoruz. Şu anda dört genetik hastalık için hızlı tanı kiti geliştirdik. Bu sayı her geçen gün artacak. îlaç firmalarıyla kontak halindeyiz. Bunlardan ikisi ülkemizde en sık gözlenen ailesel Akdeniz ateşi ve Akdeniz anemisi. Diğer ikisi ise dünyada en sık genetik test yapılan kistik fibrozis ve ailesel meme kanseri. Genetik köken belli ve tedavisi olan hastalıklara yönelik kit geliştirme çalışmalarımız sürüyor.

Kusursuz bebekler üretmek veya yüz yıl genç ve dinç olarak yaşamak mümkün mü?

Hüseyin Onay: 100 yaş hayal değil. İnsan ömrü 1950’ye göre dramatik olarak uzamış durumda. Her geçen gün ortalama insan ömrü uzuyor. Ancak bunun bir sınırı var. Çünkü bizim doğamız her hücre gibi ölmek üzerine kurulu. Genetik uygulamalar bunu uzatacak. Büyük ihtimalle üst sınır 120-130’lu yaşlara kadar dayanır. Bir bebekte ölümcül bir hastalık olma olasılığı varsa, embriyo döneminde buna bakıp anne rahmine hastalık olmayan sağlıklı embriyoyu yerleştirebiliyoruz. O hastalığı engelleyebiliyoruz ama bir insanın hayatı boyunca yaşayabileceği tüm hastalıkları öngörmek mümkün olmadığından kusursuz bebekler imkansıza yakın görünüyor. Etik olarak şu anda cinsiyet seçimi, fiziksel özelliklerle ilgili seçim yapmak yasak. Etik dediğimiz şey bazen sosyal olarak bazen yasalarla engellediğimiz toplum normlarına uygun olmayan davranışlar. Bütün dünyayı bu anlamda kontrol etmemiz çok zor. Çin’de etik dışı çalışmalar yapılıyor mudur, “Hayır” diyemeyiz, etik ile bunları engellemek çok mümkün değil, çünkü her zaman çılgın bir bilim insanı çıkabilir. Ama onlar bile kusursuz bebek konusunda çok başarılı olamayacaktır. Çünkü bütün hastalıklarımız doğuştan gelmiyor.

Genetik analiz sadece var olan durumu tespit etmeye mi yarıyor? Sonrasında tedavi vaadi yok mu?

Hüseyin Onay: Örneğin kalıtsal meme kanserine sebep olan BRCA1 mutasyonu saptandığında, hastalık ortaya çıkmadan erken dönemde yapılacak bir mastektomi kadının meme kanserine yakalanmasını engelleyip hayatının kurtulmasını sağlayabiliyor. Bazı genetik ağır metabolik hastalıklar için tanının konması sonrası kişinin diyetinden sadece bazı gıdaların ya da moleküllerin çıkarılmasıyla o kişinin hayatım sağlıklı bir şekilde devam ettirmesi sağlanıyor. Ya da erken yaşta sporcuların sahanın ortasında öldüğünü görüyoruz, bunların sebebi çoğu zaman genetik kardiyak hastalıklar oluyor. Genetik analizlerle mutasyon saptanırsa, kişiyi o sporu yapmaktan men ediyorsunuz, kimi durumlarda kalp içi cihazlarla ritim düzenleyici takılabiliyor ve bu şekilde ölüm riski de çok büyük oranda azaltılıyor. Bunlar zaten olan genetik tedaviler. CRISPR-Cas9 genom editing, yani genomunuzun yeniden düzenlenmesi ile de hastalıkları spesifik olarak ortadan kaldırma şansımız oluyor. Ama bunlar yan etkileri olabileceğini öngördüğümüz bazı tedaviler. Çünkü insanın kalıtsal materyalini düzeltmeye çalışırken genomun başka bir tarafını bozma ihtimali var. O zaman da siz kişiyi A hastalığından kurtarırken kazayla ortaya B kanserini çıkarabiliyorsunuz. Gen tedavisi yaklaşık 30 yıldır insanoğlunun gündeminde. Limitli sayıda hastalıkta gen tedavisi başarıyla kullanılıyor ama bu nedenlerden çok da hızlı yayılmıyor. Bunlardan biri SMA hastalığı tedavisi. Beyin üzerinde etkili olan bir gen tedavisi ve hastalığın bulgularını ortadan kaldırabiliyor. Bunun gibi tedavileri her geçen gün daha fazla görüyor olacağız. Yeni çıkan CRISPR-Cas9 genom düzenleme yöntemiyle genetik tedavinin hayatımıza daha çok girdiğine şahit olacağız.

 

Genetik analizin geleceği

Prof. Dr. Hüseyin Onay, genetik analizin insanlığı götüreceği sınırı şöyle tanımlıyor: “Genetik bilimindeki gelişmeler ve NGS teknolojilerinin ucuzlamasıyla kişiselleştirilmiş ilaç, kişiselleştirilmiş beslenme, kişiselleştirilmiş tedavi konuları gündelik hayatımıza girecek. Kişisel ve ev kullanımı için geliştirilmiş genetik analiz teknolojilerinin gelişmesiyle kendi evimizde kendi genetik testlerimizi yapabilir hale geleceğiz.

Örneğin, kanser tek hücreden başlayan genetik bir hastalık. Kişiler bir sağlık kurumuna bağımlı olmadan günlük olarak vücudundaki genetik değişimleri tespit edebilecek ve bu şekilde hayatı kurtulabilecek. Genetik analizin ilerlemesiyle birlikte ‘önleyici tıp’ dönemi gelecek.”

“Bu iki çalışma beni heyecanlandırıyor”

Prof. Dr. Hüseyin Onay, küresel düzeyde kendisini çalıştığı alanda heyecanlandıran iki projeyi şu sözlerle anlattı: “İki çalışma var. İlki, ABD’de bazı hastanelerde denemeler başladı; her yeni doğanın tüm genetik analizinin çıkarılıp, onun bir çipe yüklenmiş halinin nüfus cüzdanı gibi cepte taşınır hale getirilmesi. İkincisi de CRISPR-Cas9. Bu yöntemle birçok hastalığın ilerde engellenebileceğini ı öngörüyoruz. Hatta yeni doğan döneminin öncesine de gidilerek, yumurta ve sperm birleştikten sonra tek hücreli aşamadan devam ederken iki, dört, sekiz hücrelerind gelişim evrelerinde, bir hücreden tüm genetik analizler yapılıp, o basamakta CRISPR-Cas9 ile olası genetik hastalıkların büyük bölümü önlenebilir.”

Üç kurucunun hikayesi

Prof. Dr. Hüseyin Onay: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 2002’de mezun oldu. 2005’te ABD’de Johns Hopkins Üniversitesi Sidney Kimmel Kanser Merkezi’nde James G. Herman’ın laboratuvarında epigenetik uygulamalar ve MSPCR konusunda çalıştı. 2006’da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Genetik Bölümü’nde doktora programını tamamladı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı’nda Moleküler Genetik Araştırma Laboratuvarları’nın kuruluşunda görev aldı. Genetik hastalıkların Yeni Nesil Dizi Analizi yöntemiyle kesin tanısının koyulmasında uzman bir isim. Multigen Sağlık Hizmetleri şirketinin kurucu ortağı.

Bahadır Onay: Dokuz Eylül Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümünden 1994’te mezun oldu. Aynı üniversitede bilgisayar mühendisliği alanında yüksek lisansını tamamladı. Teknoloji sektöründe yaklaşık 10 yıl üst düzey yönetici olarak görev yaptıktan sonra 2005’te kurumsal iş yazılımları geliştiren İdea Teknoloji Çözümleri’nin kurucu ortakları arasında yer aldı. Ayrıca Multigen Sağlık Hizmetleri şirketinin kurucu ortağı.

Cüneyt Öksüz: Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden 2000’de mezun oldu. Teknoloji Holding’deki yöneticilik kariyerinin ardından İdea Teknoloji Çözümleri’nin kurucu ortağı oldu. İdea Teknoloji Çözümleri’nde ve Gene2lnfo’da kurucu ortak olarak teknolojiden sorumlu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu