Ekonomi - Borsa - Hisse Senedi

OKS’den çıkışları önlemek mümkün!..

Diğer ülkeler sistemden çıkışlara nasıl çözüm buldularsa biz de bulabiliriz. Sisteme işveren katkısı getirmek, cayma süresini üç yıla çıkarmak, devlet katkılarını enflasyona endekslemek gibi önlemler etkili sonuçlar doğurabilir…

BİREYSEL emeklilik sisteminin haşarıyla uygulandığı ülkelerde, kamu zorunlu sosyal güvenlik sisteminin yanında, ikinci katman olarak mesleki bazlı emeklilik sistemi uygulanıyor. Mesleki bazlı emeklilik sistemlerinde katkı payı ödeyenler, çalışanlar olabilir, işverenler olabilir, çalışan ve işveren birlikte katkı payı ödeyebilir. Bizdeki OKS de, mesleki bazlı bir emeklilik sistemi ve sadece çalışanın katkı payı ödemesi söz konusu. Çalışanın ücretinden veya maaşından kesilen katkı paylan, ücret ödeme döneminin sonunda, brüt ücretin yüzde 3’ü olarak hesaplanıyor. Bizdeki sistemde işverene katkı payı ödemesinin dışında yükümlülükler verilmiş. Bir bireysel emeklilik şirketiyle anlaşmak, çalışanların katkı paylarını bireysel emeklilik sistemine aktarmak ve fon seçimi yapamayan çalışanlar adına fon seçimi yapmakla yükümlü kılınmış.

Halbuki işveren katkısının olduğu bireysel emeklilik sistemlerinde, işveren çalışanı adma açılan hesaba katkı payı öder. İşverenin çalışanı adma katkı payı ödediği durumlarda çalışanların çok büyük bir çoğunluğu sistemde kalmaya devam eder. Sistemden ayrılmaz. Peki, bizde neden sistem kurgulanırken işveren katkısı uygulamaya alınmadı?

Sistemin üzerinde çalışıldığı dönemdeki mevcut ekonomik şartların olumsuzluğu nedeniyle, işverenlerin böyle bir yükün altından kalkamayacağı, bunun da ekonomi üzerinde baskı oluşturacağı varsayımıyla hareket edildi. Sistem uygulamaya geçmeden önce yapılan pilot çalışmalarda, işveren katkısı olmamasına rağmen, ayrılma oranları çok düşük görünüyordu. Bu varsayımlarla 2017 Ocak ayında başlayan OKS’de, kademeli olarak yaklaşık 13 milyon çalışan sisteme dahil edildi. Ancak beş milyon çalışan sistemde kalarak katkı payı ödemeye devam ediyor. Sistemden ayrılma oranı yüzde 60’ları buldu. Bu duruma çözüm arayan otoriteler cayma süresini üç yıla çıkarma konusunda çalışmalar yapıyor.

CAYMA SÜRESİ ÜÇ YIL OLUR MU?

Sektör tarafından dile getirilen iddialara göre, çalışanlar sisteme girişten hemen sonra, sistemi tanımadan cayma hakkını kullanıyor ve sistemden ayrılıyor. Cayma hakkının üç yıla çıkarılması çalışanların sistemi tanımasına ve anlamasına olanak sağlayabilir şeklinde bir yaklaşım var. Evet, çalışanlar sistemi tanıdıkça, sistemden getiri sağladıkça katkı payı ödemeye devam edebilir. Sistemden çıkışlar yavaşlayabilir. Ancak çalışanları sistemde tutacak asıl unsur yine de sistemdeki fonların getiri sağlaması olacaktır. OKS’ye özel standart ve değişken fonlar bu yılın başında devreye girdi. Getiri konusunda bir şey söylemek için henüz çok erken olsa da, getirilerin enflasyonun altında kaldığını söylemek mümkün.

İŞVEREN KATKISI OLMALI, AMA NASIL?

Mevcut ekonomik konjonktür OKS’de, işverenlerin çalışanları adma katkı payı ödemesini oldukça zorlaştırıyor. Yılbaşından bu yana kurlarda ve faizlerde yaşanan, öngörülemeyen hareketler, kredi kullanan, özellikle döviz borcu olan işletmeleri zor durumda bıraktı. Bu süreçte işverenler kendi varlığını korumaya çalışıyor. Sisteme işveren katkısını da dahil etme konusunda çalışan yetkililer ve sektör temsilcileri çözüm arayışında. İşsizlik fonuna ödenen işveren paylarının yüzde l’inin OKS’de çalışanlar adma ödenmesi konusunda öneriler geliyor. Bu, üzerinde çok uzun süre tartışılabilecek bir konu. Tarafların birlikte tartışması, birlikte karar alması en güzeli. Yetkililer bunun olumlu ve olumsuz yanlarını değerlendireceklerdir. Ancak çok küçük miktarlarda bile olsa, çalışanın hesabına işveren katkısı uygulamaya konulabilirse, sistemden çıkışlar çok büyük oranda azalacaktır.

İŞVEREN YERİNE DEVLET KATKISI

Evet, bizdeki OKS uygulamasında işveren katkısı yok. Ancak başka ülkelerdekinden çok daha güçlü şekilde uygulanan devlet katkısı var. Sisteme yatırılan her katkı payı için yüzde 25 devlet katkısı kayda alınıyor. Gönüllü BES tarafında bu katkı çok net. Katkı payı hesaba girdiğinde devlet katkısı da katılımcının devlet katkısı hesabına giriyor ve fona yönlendiriliyor. Halbuki OKS’de devlet katkıları bu netlikte değil. Taahhüt hesaplarında takip ediliyor ve yılda bir kez değerlemeye tabi tutuluyor. Burada getiriyi görmek için yılsonundaki değerlemeyi beklemek gerekiyor. Ayrıca çalışanlara verilen 1.000 TL’lik başlangıç devlet katkısı değerlemeye tabi tutulmuyor. O zaman ne oluyor, şu oluyor: Devlet katkıları cazibesini yitiriyor.

Çalışanlar bunu elde etmeye uğraşmıyor. Diğer taraftan bu yıl faizlerdeki yükseliş nedeniyle, yüksek oranda kamu borçlanma araçlarına yatırım yapan devlet katkısı fonlarında yaşanan değer kayıpları, OKS tarafında da çalışanları olumsuz etkiledi. Devlet katkıları da değer kaybediyor, getiri sağlamayacak düşüncesi, çalışanların sistemden ayrılma kararı vermesini kolaylaştırıyor. Halbuki, OKS tarafındaki devlet katkıları enflasyona endeksli. Kayda alınan devlet katkıları yılsonunda TÜFE oranında değerlendirilecek ve çalışanların devlet katkısı taahhüt hesaplarına yansıtılacak. OKS tarafında devlet katkılarının bu şekilde hesaplanması yükselen enflasyon döneminde çalışanlar lehine bir avantaj sağladı. Belki de OKS tarafındaki devlet katkılarının aylık enflasyon üzerinden değerlendirilerek, her ay taahhüt hesaplarına yansıtılması, çalışanların getiriyi daha rahat görmesini sağlayarak, çıkışların azalmasına katkı sağlayabilir.

ZEYNEP CANDAN AKTAŞ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu