Pazarlama Reklam

Ne çektin be beyaz yakalı!

“Erken kalkmak mecburen; işe gitmek mecburen…” diye kült şarkılar söylüyor. Kaan Sekban’a katıla katıla gülüyoruz. Şirketler istedikleri kadar uğraşsm; beyaz yakalıyı mutlu etmek hiç de kolay değil…

HAYIRLI olsun; nurtopu gibi yeni bir sosyal medya fenomenimiz var: Kaan Sekban. Üstelik tam da kuramsal hayata dair mutsuzluk geyikleri, beyaz yakalının dram hikayeleri baydı derken ortaya çıktı ve “Bu hikayeler kolay kolay bitmez” dedirtmeyi başardı. Öyle ki sosyal medyadaki yüzlerce ev yapımı videolarına katıla katıla gülüyor, yenisi gelecek mi diye takip ediyoruz. Uzun yıllarını bir bankada çalışarak geçiren Sekban’ın anlattıkları aslında atla deve de değil, kurumsal hayatın küçük nüansları, eve suratımız bir karış dönüş veya yöneticilerimizi bir kaşık suda boğma isteğimizin incir çekirdeğini doldurmayacak sebepleri. Kısacası kahkahalarla güldüğümüz Sekban değil de tam olarak kendimiz…

beyaz yakali

YÜZDE 85’İMİZ MUTSUZ

Kaan Sekban’m bu kadar kısa zamanda yakaladığı ilgi de gösteriyor ki beyaz yakalıyı mutlu etmek hiç de kolay değil. Bir taraftan şirketler bu konuda sihirli yöntem-p 1er araştırıyor, sayfa sayfa makaleler yayınlanıyor, diğer taraftan yapılan araştırmalar bu mutsuzluğun giderilemediğini ortaya koyuyor.

İşte, bu araştırmalardan bir yenisi de Gallup’a ait. Konsept Danışmanlık Uzman Pedagog ve Psikoterapisti Soner Koşan, “Çalışan Memnuniyeti” anketiyle iş yaşamının dünya çapındaki mutluluk kaydım tutan Gallup’un verilerini tek bir cümlede özetliyor: “Türkiye’de çalışanların yüzde 85’i mutsuz”. Beyaz yakalıların en mutsuzu ise bankacılar. Onu turizm, otomotiv ve denizcilik sektörü izliyor. Basın-medya olarak listenin ilk 10’u arasında yer aldığımızı da özel olarak ekleyeyim. Şaşırıyor muyuz; hayır. Hatta utanmasak yüzde 15’i bulup mutluluklarının sırrını soracağız.

Koşan, S konsept Danışmanlık olarak 550 çalışanın katıldığı önemli bir anketle mutsuzluk sebeplerini araştırdıklarını belirtiyor. Nedenler tam da Sekban’m o ev yapımı videolarında değindiği konularla paralel. Yöneticilerin sebep oldukları mutsuzluk liste başı olurken, işyerinde gruplaşma ve dedikodu onu takip ediyor. Garip olan “kariyer olanaklarının sınırlılığı”, “ maaşın yetersizliği” ve “takdir görememe” gibi asıl işe gidiş sebeplerimizin çok daha sonradan gelmesi… Diğer bir ifadeyle iç iletişim, şirket çalışanlarının mutluluğu için neredeyse olmazsa olmaz konumda…

GÜNÜN YÜZDE 40’l BOŞA GEÇİYOR

Şirketler için işin kötü tarafı ise “Bana ne, mutsuzsa mutsuz” demek gibi bir lüksün bulunmaması. Çünkü aynı araştırma, mutsuz çalışanın günün en az yüzde 40’mı verimsiz geçirdiğini ortaya koyuyor. Ekibi olumsuz etkilemek, dedikodu mekanizmasının artması, gruplaşma ve yalnızlaşmaların çoğalması ve nihayet gelecek görmediği için yeteneklerin hızlı bir şekilde firmadan ayrılması da cabası.

Kısacası sihirli bir formül olmasa da, şirketlerin bu konuda çalışmalara devam etmesinden başka çare de yok gibi. Soner Koşan, S Konsept olarak sekiz aylık bir çalışma sonucunda oluşturdukları “Şirketim Beni Seviyor” uygulamasının tam da bu sonuçlardan yola çıkarak hazırlandığını belirtirken, işyerindeki mutsuzluğu giderebilmek amacıyla farklı konularda iyileştirme sağladıklarına vurgu yapıyor. Kurum içi iletişimsizliği önlemek için de farklı çalışmalar yaptıklarından bahseden Koşan, “Çalışanın kendisine, şirketine inanmasını, hayallerini, kurumu, mesleğini sevmesini amaçlıyoruz” diyor. Kulağa çok hoş geldiğini kabul etmek gerek….

”Pazartesi Gel Başla”

ŞİRKETLER stajyer seçimlerini aynı zamanda viral kampanyalara döndürüp, farklı bir iletişim stratejisi geliştirmeyi pek sevdi. Bir taşla iki kuş sonuçta… Bunun en güzel örneğini HollandalI Heineken yapmıştı. Stajyer alımı için yaptığı iş görüşmelerinde adayların soğukkanlılığını test etmek için farklı yöntemlere başvuran şirket yöneticileri, adaylarla görüşme sırasında kalp krizi geçiriyormuş numarası yaptı. Şirketin başvurduğu bir başka yöntem ise acil durum tatbikatı oldu. Tüm yaşananları viral videolarla sosyal medyadan paylaşan Heineken hala hafızalarda.

Türkiye’de şimdi benzer bir atak TBWA\Istanbul’dan geldi. Staj programında yenilikçi bir yaklaşım sergileyerek “Pazartesi Gel Başla” isimli eğlenceli bir projeye imza atan ajans, bu yeni IK projesinde, gerçek bir TV stüdyosunda, stajyer adayları için bir bilgi yarışması hazırladı.

Ajansa başvuruda bulunan yüzlerce genç, önce ön elemeden geçti; sonrasında ‘shortlist’e kalanlar, Pazartesi Gel Başla yarışmasında, reklamcılık hakkındaki esprili sorular karşısında ter döktü. Soruları doğru yanıtlayanlar, sekiz hafta boyunca stajyer olarak TBWA\Istanbul ailesine katılmaya hak kazandı.

Fikir harika, videolar efsane. Bu nedenle haftanın alkışı da TBWA\Istanbul’a gidiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu