Kariyer ve İş İlanları

Mucit Özge Akbulut’un Kariyeri

Üniversite, sanayi, erken aşama yatırım fonu ortaklığında kurulan Sabancı Üniversitesi ‘spin off’u Surgitate, tıbbi eğitiminde kullanılan materyallerin fiyatlarını altıda bir oranında ucuzlatmayı vaat ediyor.

Özge Akbulut’un kariyerini bugünlerde takip etmek pek kolay değil. Sabancı Üniversitesi Malzeme ve Nano Mühendislik Bölümü Yardımcı Doçenti, FORBES ile dört ay önce yaptığı ilk görüşmede kurucusu olduğu sağlık teknolojileri girişimi Surgitate’in, yeni doku modellerinin üretimi ve meme kanseri konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan “Kendimden Sorumluyum” projesiyle uğraşıyordu. İkinci görüşmede Sabancı Üniversitesi adına geliştirdiği yeni bir kimyasal için Fransız çimento şirketi Kerneos ile anlaşma imzalamaya hazırlanıyordu. Ayrıca Alman Heidelberg Cement ile masadaydı ve otomotiv yan sanayi şirketi Farplas’ın girişim sermayesi fonu F+ Ventures’ta danışman rolüyle yatırımcılığa başlayacaktı. Bir de Hindistan’da yılda dört kez düzenlenen onkoplastik cerrahi çalıştayı ile Avrupa Onkoloji Cerrahi Topluluğu’nun, Surgitate’in ürünlerini kullanmaya başlayacağının müjdesini almıştı. Pakistan’a da satış imkanı doğmuştu. “Bir taraftan üniversitedeki sorumluluklarım devam ediyor ayrıca annelik görevlerim de” diyor 36 yaşındaki Harvard ve MIT mezunu Özge Akbulut,

“Evet inanılmaz çalışıyorum ama geliştirdiğim ürünlerin insanlığa bir katkısı olabilirse, global bir etki yaratabilirse buna değecek.”

15 makalesi, dördü ABD’de, biri Avrupa’da beş patenti (akıncısıysa başvuru aşamasında) olan Özge Akbulut’un henüz üç yaşındaki Sabancı Üniversitesi spin off’u Surgitate, cerrahi ve tıbbi eğitimde kullanılmak üzere insizyona ve sütürasyona gerçekçi tepkiler veren sentetik kadın memesi ve insan derisi modelleri üretiyor. Dünyada vücuttan ayrı meme modeli yapan tek firma gibi bir unvana sahip. Akbulut, “neden meme yapıyorum” diye soruyor ve aynı şekilde yine kendisi yanıtlıyor:

“Her sekiz kadından biri meme kanseri. Bu ilk nedenim. Diğeriyse aşı, ilaç, tanı ucuzlasın diye uğraşıyoruz ama bu hizmeti verecek tıp personelinin eğitiminin maliyetini düşürmeye çalışmamız mantıksız.”

Zaten bu, Surgitate’in vaadi. Bugün tıbbi eğitim oldukça pahalı. En basitinden bir bardağın üzerine ‘medikal’ yazıldığında fiyat 5-10 katına çıkıyor. Bu nedenle tıp fakültelerinde ve hastanelerde cerrahları ve öğrencilerin yeteneklerini geliştirmeleri pek mümkün olmuyor. Zira çalıştaylarda bile anlatım çoğunlukla çizerek yapılıyor, video veya iki boyutlu malzeme kullanılıyor. Uygulamalı eğitimdeyse uzman bir cerrah materyal üzerinde işlem yaparken diğer doktorlar sadece izleyebiliyor. Dolayısıyla tıp fakültesi öğrencilerinin materyal üzerinde çalışması neredeyse imkansıza yakın bir olasılık.

“Surgitate’de bu matertallerin daha ucuza yapılabileceğini ispat ediyoruz” diyor Özge Akbulut, “Diğer medikal firmaların en basit deri modellerinin fiyatları 50-100 dolar ki benim ürünümle kalite olarak yarışamayacak seviyedeler…”

Onun deri modelleriyse bu etiketleri, en az altıda bir oranında aşağı çekiyor. Bu nedenle de şirketinin ciddi bir ölçeğe ulaşabileceğine inanıyor. Surgitate’in ürettiği ürün bazında bir pazar büyüklüğünden söz etmek olanaksız ama 2016’da dünya genelinde tıbbi cihazlar hariç medikal materyal ürünlerinin satış hacmi 1,17 trilyon dolardı. Surgitate şimdilik bu pazardan birkaç ısırık alabilmiş durumda. Deri modelleri Yeditepe ve Acıbadem üniversitelerinde kullanılıyor. Ama milyon liranın altındaki gelirlerinin asıl kaynağı yurtdışı. Dünyanın farklı ülkelerindeki cerrahi eğitim ve onkoplastik çalıştayları için model veriyorlar. Ayrıca Avustralya ve İngiltere’de 20’den fazla hastaneye tedarik sağlıyorlar. Buna ek olarak kendini geliştirmek isteyen doktorların ürünlerine erişimini kolaylaştırmak adına Amazon ve eBay üzerinden de satış yapıyorlar. Özge Akbulut hacimlerini artırmak için gözüne kestirdiği alansa plastik ve mikro cerrahi. Bu iki alana da ABD üzerinden girmeyi planlıyor. Halihazırda ABD kapısını açabilecek doktorlarla görüştüklerini, bu gerçekleşirse yılda 50 bin model hacme ulaşabileceklerini hesaplıyor.

Ancak bu potansiyelin ötesinde Surgitate’i başka bir bakış açısıyla asıl değerli kılan, Türkiye’de ilk kez denenen iş kurgusu. Surgitate’in ortakları, otomotiv yan sanayi firması Farplas, Arya Kadın Girişim Platformu ve Inovent (SUCool). Üç ortak da henüz kuruluş aşamasında Surgitate’e ortak oldu yani bir nevi birlikte kurdular. “Üniversite, sanayi, erken aşama yatırım fonu ve akademisyenden” oluşan bu spin off modelinde SUCool, TTO fonksiyonlarıyla ticarileşme ve patent sürecini üstlendi. Arya ise finans desteğinin yanısıra Surgitate’i destekçisi Farplas ile eşleştirdi. Böylece Surgitate henüz başlangıçta organizasyonu oturmuş bir şirketin operasyonel insan kaynağına ve üretim altyapısına sahip olabildi.

Şu anda Farplas’tabir mühendis Surgitate için çalışıyor; şirketin kalıphanesindeki mühendisler ihtiyaç olduğunda destek veriyor; otomotiv yedek parçası üreten şirketin fabrikasında sentetik meme üretimi de yapılıyor; Surgitate’in muhasebesi Farplas’m finans departmanı tarafından tutuluyor; noter, belediye gibi operasyonel işleri de Farplas yönetiliyor; çalışan alımında mülakatları, Farplas İK departmanı yapıyor. “Ben fatura kesmeyi bilmem, şirketin operasyonel terimlerinden anlamam. Hayatımda hiç muhasebecim olmadı” diyor Özge Akbulut, “Farplas’ın altyapısını açması üzerimdeki insan kaynağı, yönetim, üretim gibi yükleri kaldırıp ar-ge’ye odaklanmamı sağladı. Normalde akademiyle beraber bu işlerin altından kalkamazdım.” Ardından da bu modele olan inancını vurguluyor:

“Büyük küçüğe sahip çıkıyor, onun iyiliği için uğraşıyor ve ortak aynı zamanda… Ülke olarak daha kısa sürede başarıya ulaşmaya ihtiyacımız var. Dolayısıyla büyük şirketlerin girişimleri kanatlarının altına alıp daha hızlı ilerlemesini sağlamalı. Bu, şirket içindeki inovasyon kültürünün de daha dinamik olmasını sağlıyor.”

Kocaeli doğumlu Akbulut, ilkokul öğretmeni bir anne ile elektrik mühendisi bir babanın tek evladı. Çocukken oyuncak bebekler yerine bloklarla oynamayı tercih ettiğini ve mühendis olacağını küçüklükten beri bildiğini anlatıyor. “Yani mühendis olmak sonradan verilmiş bir karar değil” diyor. Bu hedef doğrultusunda Kocaeli Anadolu ve Körfez Fen Lisesi ile başlayan eğitimine, hayatının büyük şanslarından gördüğü Sabancı Üniversitesi ile devam etti.

2004’te malzeme mühendisi olarak mezun olduğunda ABD, Boston’a MIT’ye direkt doktoraya gitti. 2009’da bitirdiği doktorasının tezi, “DNA ve protein sıra dizilerinin daha ucuza üretilmesi” ile ilgili bir çalışmaydı. Makale olarak yayımlanan bu tez, Akbulut’un akademik kariyerinin “global etkiyi yaratmak için tanı ve teşhisi ucuzlatma” üzerine yönelmesine vesile oldu. MIT sonrası post doktora için Harvard’a geçti. Burası da onun girişimcilik kasları edinmesini sağladı. Harvard sonrası kendisindeki diğişimi şöyle anlatıyor:

“O günden beri yapacağım her işe ‘o zenginliği yaratır mı’ diye bakıyorum. Nihayetinde para, başarı parametresi. O parayı işin içine koyamıyorsanız, bir yerde tıkanıyorsunuz. Bir sonraki araştırmayı destekleyemiyorsunuz.”

Akbulut ABD’deki yedi buçuk yılın ardından 2012’de, Sabancı Üniversitesi’ne yardımcı doçent olarak döndü. Akimda bir spin off kurmak vardı. MIT ve Harvard deneyimi de, kendi ifadesiyle “global etkiyi yaratacak şeyi bulmanın önemini kavramasını” sağlamıştı. Ayrıca interdisipliner bakış açısı kazanmıştı.

Böyle bir proje Türkiye’deki ikinci yılında karşısına çıktı. Halihazırda bir ilaç şirketinde çalışan (bugün Surgitate’deki ortağı) arkadaşı Barkın Eldem, ona cerrahlara eğitim veren ve yeni teknikleri öğreten “SenaTürk” isimli bir doktorlar oluşumunun, sentetik meme modellerine ihtiyacı olduğundan bahsetti. “Aslında teklif geldiğinde başka bir proje üzerinde çalışıyordum. Ama ‘ihtiyaç var’ denilince kulak arkası etmedim. Çünkü meme kanseri ve ameliyatlar sonrası vücuttaki deformasyon ciddi bir konu. ‘Global etki’ dediğimiz şeyin burada gerçekleşmesi mümkündü” diyor ve ekliyor: “Bir de ben polimerciyim. Meme yapılacaksa bu mermer ya da seramikten olmayacak. Zaten silikon tecrübem de var. Yani doğru insandım.”

Akbulut, 2014 başında Barkın Eldem, tasarımcı Ece Polen Budak ve birkaç öğrencisi ile yola çıktı. Bu ekip, Akbulut’un Sabancı Üniversitesi’ndeki laboratuvarm-da formülasyonları geliştirdi, üretimi ise merdivenaltı yaptırdı. Ve mayıs ayındaki SenaTürk çalıştaymda ilk kez doktorlar tarafından kullanıldı. “En büyük şansımız” diyor Akbulut,

“SenaTürk ile çalışmamız. Cerrahi müdahaleye tepki verebilmesi için şeklinden, içindeki katmalara kadar herşeyin gerçeğine uygun olması gerekiyor. Dolayısıyla doktor ve mühendisin birlikte geliştirmesi çok önemliydi. Bu sayede kestiğinizde gerçeklik hissi verecek bir ürün tasarlayabildik. Zaten başarımızdaki sır da silikon formülasyonları çok iyi geliştirmiş olmamız…”

Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın bizzat katıldığı bir açılışla Surgitate Kasım 2014’te kuruldu. “Ürününüzün iyi olduğuna inanıyorsanız ve daha fazla insana erişmesini istiyorsanız, bunun yolu şirketleşme” diyor. Akbulut neden spin off kurduğunu anlatırken… Bu yolda Sabancı Üniversitesi’nin de ciddi desteğini aldı ki zaten okul akademisyenlerinin spin off kurmasını teşvik ediyor. Sakıp Sabancı’nm vasiyet ettiği ve akademisyenlerin laboratuvarlarmda geliştirdikleri buluşların ticarileşmesi için ayrılan ve Sakıp Sabancı Vakfı’nm kontrolünde bir kaynak bulunuyor. Bu para da üniversite bünyesinde 2006’da kurulan teknoloji ticarileştirme/ hızlandırıcı ve çekirdek fon şirketi Inovent üzerinden aktarılıyor (şu anda Inovent bir yeniden yapılanma sürecinde, 2017’de kurulan SUColl şimdilik bu görevi üstlenmiş durumda). Akbulut da Surgitate için kuruluş aşamasında Inovent’ten 75 bin lira yatırım aldı. TÜBİTAK’tan da 100 bin lira kaynak buldu. Buna ek olarak kadın girişimcilere yönelik bir fon olan Arya Kadın Yatırım Platformu da otomotiv yan sanayi şirketi Farplas üzerinden 75 bin lirayla Surgitate’e ortak oldu.

Akbulut geçen üç senenin ardından başa baş noktasına getirdiği Surgitate’in, Sağlık Bakanlığı, 84 tıp fakültesi ve simülasyon merkezlerinden oluşan iç pazardaki payım artırmaya çalışıyor.

Türkiye’de derdini anlatamamaktan muzdarip. “Bu ürünün akademik dünyada kabul edilmesi, dersin bir parçası haline gelmesi lazım. Ancak o zaman bir ivme yakalayabiliriz” diyor. Diğer taraftan ürün portföyünü çeşitlendirme peşinde. TÜBİTAK’tan aldıkları yeni 200 bin liralık kaynakla damar yollarının açılması eğitimine yönelik diz ve kol modelleri geliştiriyorlar. Ayrıca mikro cerrahi için geliştirdikleri modeller 2018’in ilk yarısında bitmiş olacak. Yakın vadedeki bir plan da artırılmış gerçeklik teknolojisini geliştirdikleri organ ve doku modelleriyle birleştirmek…

Kısa vadede planı Surgitate’i daha iyi yönetebilecek bir profesyonelin yönetimine bırakmak. Uzun vadede ise büyük bir şirkete satmayı planlıyor. Akademisyenliği ise bırakmak niyetinde değil.

“Akademisyenliği bırakırsam Surgitate’de pazarlama yapan bir insana dönüşürüm ki istediğim bu değil” diyor, “Bilim başka alanlarında dünyada etki yaratabilecek işlere imza atmak istiyorum. Yeni şirketler kurma heyecanı içindeyim.”

MARS ÇİMENTOSU

Özge Akbulut’un ana araştırma alanı aslında çimento. Sentetik meme ve çimento pek alakalı durmuyor ancak ortak noktaları, Akbulut’a göre global etki yaratma güçleri. “2012’de Türkiye’ye geldiğimde aklımda birtakım projeler vardı ama çevreme bakınca çimento gördüm. Şaka değil… Ben de çimentodaki problemi araştırmaya başladım” diyor. Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Yusuf Menceloğlu ile birlikte beş senedir üzerinde çalıştığı bir problem şu anda dünya devi çimento şirketlerini peşinden koşturacak kadar ilerleme elde etmiş durumda. Calcium Aluminate Cement (CAC) denilen ve havalimanı, otoban inşaatında çabuk donduğu için tercih edilen bir çimento türünde geliştirdiği kimyasalın geliştirilmesi için Fransız Kerneos ile ekim ayında işbirliği anlaşması imzaladı. Geliştirdikleri kimyasal, bir süper akışkanlaştırıcı ve suyla temas ettiğinde 15 dakika sonra özelliğini kaybeden CAC’ın donmasını geciktiriyor. Kerneos ile yaptığı anlaşma çerçevesinde şirketin yeni nesil çimentoları için kimyasallar tasarlayacaklar.

“Yeni bir malzeme bulmamız için para veriyorlar” diyor Akbulut keyifle… Ama amacı, çimento işinden bir spin off çıkarmak değil. Eğer bulacakları kimyasallar şirketin ürünlerinde kullanılmaya başlanırsa lisans anlaşması yapacaklarını ve gelirin de Sabancı Üniversitesi’ne kalacağını söylüyor.

“Stanford için ‘yapılan her çipten para alıyor’ diye bir laf vardır. Benim hayalim de, üniversitelerin ürüne dönüştürülebilecek piyasa değeri olan araştırmalar yapması ve buradan elde ettikleri gelirleri tekrar araştırmaya aktarmaları. Sürdürülebilirlik böyle bir şey” diyor.

Bu alandaki bir diğer hayali de Türkiye’yi, özelde ise Sabancı Üniversitesi’ni yapı kimyasalları ve çimentoda bir dünya merkezi ve otorite haline getirmek.

“Bunu Sabancı’ya götürelim, onlar çözer denilmesini istiyorum” diyor ve ekliyor: “Şu anda bilimsel ve ekonomik değer üretebildiğimizi, diğerleri kadar iyi yapabildiğimizi ve dünya arenasında yarışabileceğimizi ispatlama noktasındayız.”

-EYYÜP KARAGÜLLÜ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu