Bilim - Teknoloji - İnovasyon

L koltuklarda T (tekno) birey olarak, yeniliklerin keyfini sürüyoruz

Uzun zamandan beri moda olan L koltuklarda T (tekno) birey olarak, yeniliklerin keyfini sürüyoruz. Yerimizden bile kalkmadan her şeyi bir tablet veya telefonla kontrol edebiliyoruz. Peki, ama bu kolaylığın bedeli ne?..

EVLERİMİZDEKİ elektronik cihazlar giderek daha akıllı hale geliyor. Öyle ki artık birbirleriyle “konuşabiliyor”, sizin haberiniz bile olmadan internete bağlanabiliyorlar. Bilim kurgu filmlerindeki sahnelerden çıkmış gibi. Ama artık gerçek… îş yerindesi-niz. Evinizi bir tabletle kontrol edebiliyorsunuz. Işığı açık, ütüyü prizde mi unuttunuz… Tabletten gerekli yerlerin elektrik bağlantısını kesiyorsunuz, işten çıkıp eve dönmeden önce yine tabletinizden kalorifer veya klima ısısını ayarlayabiliyor, buzdolabı-nızda neler olduğuna bakabiliyor, perdeleri kapatıyor, mikrodalga fırını çalıştırabiliyorsunuz. Kapıları kilitleyip açabiliyorsunuz. Varsa evinizdeki kedi ya da köpeğinizi bile besliyorsunuz. Uzaktan vereceğiniz bir komut, bir kaba, belli miktarda mama dökülmesini sağlıyor.

L koltukta T birey

Buzdolabınız, sakladığı domatesin bittiğini, bunun için internete bağlanıp markete otomatik olarak sipariş verilmesi gerektiğini biliyor. Hatta yumurtalarımzın bayatlamakta olduğunu bile ikaz edebiliyor.

Çamaşır yıkarken, yanında bulunan kurutucu, hemen sohbete başlıyor. Çamaşır makinesinde ne tür çamaşırların yıkandığını öğreniyor. Ona göre kurutma sıcaklığı belirliyor. Kullanıcıya sadece çamaşırları bir makineden diğerine aktarmak kalıyor.

HABERİNİZ BİLE OLMADAN

Eve geldiğinizde akıllı sistemler, sizin en çok seyrettiğiniz kanala geçerek televizyonu açıyor, duş için beğendiğiniz sıcaklığı ayarlıyor, size gelen sesli ve yazılı mesajları okuyor, ertesi günün hava durumunu bildiriyor, buzdolabınızın sipariş ettiği sebze meyvelerin tahmini eve getiriliş zamanını duyuruyor.

İstanbul Üniversitesi iletişim sosyoloğu Profesör Doktor Nurdoğan Rigel, bu rahatlığı, “L koltukta T (tekno) birey” olarak adlandırıyor.

ABD’de 1.5 milyondan fazla ev, böyle senaryoları ve benzerlerini hizmet olarak sunuyor. Oldukça keyifli bir hayat. Fakat madalyonun diğer tarafı, insanları bu cihazları almaktan caydıracak kadar ürkütücü. Siz, ne kadar uzaktan olursa olsun, evinizle iletişim halinde iseniz, başkalarının araya girip evinizi kontrol edebilmesi de o kadar kolay demektir. Sizin haberiniz bile olmadan birileri, paralı TV kanalınızdan bir futbol maçı seyredebilir. Evde olup olmadığınızı öğrenebilir. Sizin hattımzdan pahalı bir telefon konuşması yapabilir. Buzdolabınızın markete bildirdiği bir kilo domates siparişini, yüz kilo siparişe çevirebilir. Hatta siz duş alırken bile su sıcaklığını azaltıp artırabilir.

Bilgisayar korsanlan, sistemi çökertme tehdidiyle para sızdırmaya çalışırlar. Fakat evinizdeki elektronik cihazlara müdahale ederek pek maddi çıkar sağlayamazlar. Bunu sadece “yapabildiklerini göstermek” için yaparlar.

BUZDOLABINI DA KORUYUN

Tüketici ise sadece bilgisayarım korsanlardan korumak için çaba gösterir. Buzdolabını korumayı düşünmez. Daha doğrusu buzdolabma bir tehdit olmayacağım düşünür. İnternet bağlantılı cihazların çoğu, sistemde var olan mevcut şifreleriyle kullanılıyor. Bu da şifrenin kolaylıkla kötü niyetli kişilerin eline geçmesine neden oluyor. Tüketici ya şifreyi değiştirmeye üşeniyor ya da “bozarım” endişesiyle değiştirmeye niyetlenmiyor. Böylece evlerdeki elektronik cihazları, herkesin kullanımına açmış oluyorsunuz.

Kanada’da Ontario/Queen’s Üniversitesinin Araştırma Kürsüsü Direktörü, Sosyoloji Profesörü David Lyon’a göre, insanlar sürekli olarak gözetim altında tutulur. Bunun en eski ve bilinen örnekleri, devlet kumullarının, polis güçlerinin gözetimiyle askeri gözetimlerdir. Oysa en büyük gözetim, tüketim faaliyetlerinin gözetimidir. Bir başka deyişle kapitalizmin.

Buzdolabı, domates bittiğinde neden sipariş veriyor? Belki bir süre domates yemek istemeyeceksiniz. Ama kapitalizm, size para harcatmayı iyi biliyor.

Tüketim faaliyetlerinin polis faaliyetleri gibi bir gözetim alanı olarak görülmesi birkaç yıl öncesine dayanıyor olsa da aslında pazarlamacıların, müşterileri hakkında bilgi edinme çalışmasına başlamalarının üzerinden neredeyse yüz yıl geçti. Bunlar, devlet ve emniyet mensuplarının sahip olduklarından çok daha üstün teknolojiler kullanıyorlar.

AKILLI ÇAMAŞIR MAKİNESİ

Biraz somut örneklere geçelim… Amerikan CNN televizyonu, Amerikan Whirlpool ile Güney Koreli Samsung ve LG’nin, Wi-Fi yeteneği olan çamaşır makinelerini piyasaya çıkaracağını duyurdu. Bu makineler, termostatla, elektrik sayacıyla haberleşip uygun sıcaklıkta su alıyor, elektriğin ucuz olduğu saatlerde çalışıyor. Yıkamanın hangi aşamasında olduğunu sahibine cep telefonundan veya tabletinden bildiriyor. Merkezi Kalifomiya/Palo Alto’da bulunan ev otomasyon şirketi Nest Labs, GPS özelliği olan telefon ve tabletlerle iletişim halinde olan termostatlar üretti. Termostat, sıcaklığı kontrol edebilen bir düzenek. Bu da, telefon ya da tabletinizden, evinizde banyo suyu ısısını ayarlamanız anlamına geliyor. Nest, sizin alışkanlıklarınızı öğrenen sistemler de geliştiriyor. Samsung, LED televizyonlarının, evlerdeki konuşmaları dinlemek için kullanılabileceğine dair tüketicilerini uyardı. Hewlett Packard, evlerdeki güvenlik sistemlerinin, dışarıdan manipüle edilebileceğini açıkladı.

Yine CNN’e göre, akıllı elektronik cihazların sayısı, 2008’de dünyadaki insan nüfusunu aştı. 2020’de ise bu cihazların sayısının 50 milyar adede ulaşacağı tahmin ediliyor. Almak istemesek de gelecekteki hayatımız akıllı makineler içinde geçecek. Bilgisayarlarımız, zaten korsanlar tarafından milyonlarca mesaj gönderilerek çökertilebiliyor. Evimizde kendi halinde çalışan buzdolabı-mız da mı çökme tehlikesi yaşayacak? Önemli konuklar ağırlayacağımız bir akşam, eve geldiğimizde, buzdolabının çökmüş ve çalışamaz halde olduğunu, içindeki yiyeceklerin de bozulduğunu mu göreceğiz? Sabah kahvaltıda ekmek kızarttığımız masum makineden bile şüphelenecek miyiz?

Yukarıda bahsettiğimiz bir buçuk milyon Amerikan evine bir yılda 300 milyondan fazla spam (yığın mesaj; istenmeyen mesaj) ve phishing (yemleme; hassas bilgileri elde etme girişimi) gönderildi. Bugün milyonlarla belirtilen bu rakamların yarın milyarlarca olmayacağını kim garanti edecek?

BİRİ SİZİ GÖZETLİYOR

Geçen kasım ayında Rus kökenli, “In-secam” adlı bir internet sitesi, ABD ve Ingiltere’de rasgele seçilmiş birkaç bin güvenlik kamerasının görüntülerini yayınladı. Kiminde çocuklar televizyon seyrediyor, kiminde bir adam çayını yudumluyor, kiminde de yaşlı bir kadın yatağında uyuyordu. Site hemen kapatıldı ama insanların mahremiyetinin kalmadığı da belirgin bir şekilde ortaya çıkmış oldu.

Akıllı evler projesinin tarihi 1966’ya kadar uzanıyor. Hatta elektriğin dahi ismi, mucit, mühendis, fütürist, Sırp asıllı Amerikalı Nikola Tesla, uzaktan kumanda fikrinin patentini 1898’de almıştı. Bilgisayarların yaygın olmadığı 1960’lı ve 70’li yıllarda bile birkaç komutla evi kontrol edebiliyordunuz. Ünlü “Hiç Bir Zaman Modern Olmadık” adlı kitabın yazarı, Fransız sosyolog Bruno Latour, 1984’te Latince akıllı ev anlamına gelen “domotic” terimini ortaya attı. Bu tanım pek tutmadıysa da daha sonra telefonla kontrol yaygınlaştı. 21’inci yüzyıla girdiğimizde ise telefon ve bilgisayar işbirliği, mucizevi işler yapılmasını sağlamaya başladı. T birey, L koltukta şimdilik çok rahat ama yarın diken üzerinde olacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu