Ekonomi - Borsa - Hisse Senedi

Küresel koşullar içeride büyüme politikalarını destekliyor

Birbiri ardına nefes aldıran kararların alındığı, adımların atıldığı bir hafta yaşadık. İç talep kaynaklı büyüme için yurtiçi ve dışındaki koşullar olgunlaşıyor. Borsada hareketlenmeler görebiliriz…

MERKEZ bankalarının bir kez daha piyasalara nefes aldırdığı bir haftayı geride bıraktık. İlk olarak Japonya Merkez Bankası’mn faizleri sabit tutmasına karşın, varlık alımları yoluyla parasal tabanı genişletmek için belirlediği hedefi kısa vadede dalgalandırabileceğini açıklaması ve öncekine göre daha kısa vadeli tahvillerin alımına ağırlık verileceğini açıklaması, uzun vadede enflasyonu artırma taahhüdünü destekleyici genişlemeci hamle olarak kabul edildi.

Ardından FED beklendiği gibi faizleri sabit bırakırken, toplantının ardından yapılan açıklama beklenenden daha ılımlı oldu. 2016 yılında bir faiz artışının istendiği vurgulanmasına karşın verilerin izlenmeye devam edildiği vurgusu ve 2017 yılındaki faiz artışının üçten ikiye indirilerek uzun vadeli faiz beklentilerinin aşağıya çekilmesi FED endişesini azalttı. Bu durum piyasalarda kısa vadeli de olsa bir FED rallisini getirdi. Son olarak da Perşembe günü TCMB’nin Para Politikası Kurulu toplantısında beklenen üst banttan 25 baz puanlık indirimle sadeleşme sürecini devam ettirmesi olumlu havayı destekledi.

ekonomide buyume

MOODY’S KARARI ŞEKİLLENİYOR

Haftanın sürprizlerinden biri de Moody’s’den geldi. Moody’s’in Küresel Ülke Riskleri Birimi Kıdemli Müdürü Alastair Wilson’un, “Başarısız darbe girişiminin ekonomide yarattığı şok etkisi büyük ölçüde bertaraf edildi” açıklamasını yapması, bir süredir yatırım yapılabilir ülke notunu kaybetme endişesi taşıyan piyasaların bu endişesini azalttı. Geçtiğimiz hafta içeride borsada ve kurlarda yaşanan iyimserlikte bu açıklamanın da etkiyi yüksek oldu.

Hatırlanacak olursa Moody’s 18 Temmuz’da Türkiye’yi olası bir not indirimi için izlemeye almıştı. Teamüller kararın 30 ile 90 gün arasında açıklanması yönünde. Bu nedenle önümüzdeki bir aylık süre içinde bu kararın açıklanması bekleniyor. Moody’s’ten gelen bu açıklama 5 Ağustos’taki değerlendirmeden sonra yapılan en önemli açıklama olarak kayda geçti. Olası bir not indirimi için incelemeye alındığı duyurulan 18 Temmuz’dan bugüne kayda geçen sürede siyasi tansiyondaki düşüş, yavaşlama olsa da alman önlemlerle ekonomideki aşağı yönlü baskıların sınırlı kalması ve CDS primleri dahil piyasalardaki fiyatlamalar Türkiye’nin bir not indirimini hak etmediğini düşünüyoruz.

LOKOMOTİF İÇ TALEP OLACAK

Son dönemde gerek hükümetin açıkladığı teşvik paketleri gerekse TCMB’nin faiz indirimleri ve aldığı önlemler, büyümenin iç taleple desteklenmeye çalışıldığını gösteriyor. Kredi faizlerindeki düşüşler, kredi kartı borçlarına gelen yapılandırma, taksit ve vade sayılarındaki artışlar, konut başta olmak üzere vergi indirimi ve teşvikler iç tüketimi desteklemeye yönelik atılan adımlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu adımların etkisini önümüzdeki aylarda kademeli bir şekilde tüketim tarafında hissetmeye başlayacağımızı düşünüyoruz. Bu durumun ilk anda perakende, beyaz eşya, gayrimenkul, otomotiv, telekomünikasyon ve bankacılık sektörüne pozitif yansımasını bekliyoruz.

YURTDIŞI DA DESTEKLİYOR

Yurtiçinde alman teşviklerin istenilen sonuçlara ulaşması ve başka sorunlar doğurmaması elbette yurtdışmdaki ana trende bağımlı. Gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının son kararları 2016’da olduğu gibi 2017’de de merkez bankalarının ekonomileri yavaşlatacak ve piyasalarda kargaşaya neden olabilecek faiz artırımları da dahil sıkılaştırma politikalarından henüz çok uzakta olduklarını gösteriyor. Bu durum hükümetin ve TCMB’nin son dönemde attıkları adımları destekler nitelikte. Yurtdışından düşük faizli kaynak bulmak biz içerde kendi ayağımıza kurşun sıkmazsak mevcut konjonktürde sorun olmayacak gibi duruyor.

Son yıllarda siyasi ve jeopolitik risklerdeki anormal artışlar yerini sükûnete bırakacak olursa da 2015 ve 2016’da çıkış olan kısa vadeli ve portföy girişlerinde de terse dönüş sağlayabilir. Bu durum finansal piyasalarımızda da zaman zaman ekstra pozitif ortamlar oluşmasını sağlayabilir. Yurtdışında görünen en büyük risk ise ABD Başkanlık seçimleri. Son aylarda aradaki farkı kapatan Trump’ın seçilme ihtimali hiç de düşük görünmüyor. Piyasaların radikal söylemleri ile dikkat çeken Trump’a hazır olup olmadığı tartışma konusu. Burada ortaya çıkabilecek belirsizlikler bir süre piyasalarda volatilitenin artmasına neden olabilir.


Son dönemdeki faiz oranlarındaki düşüş bankalar tarafında kredi-mevduat spread’inin geçtiğimiz yıla göre daha yukarılarda oluşmasını sağladı. Bu durum bankacılık sektörünün karlılığındaki artışın nedenlerinden biri. Aşağıdaki grafik TCMB’nin Temel Ekonomik Gelişmeler raporundan alındı. Buradan da görüldüğü üzere ticari kredi faizi ve mevduat faizi arasındaki makas geçtiğimiz yıl 3-4 puan arasında dalgalanırken 2015’in sonlarından itibaren 4.5-5.5 bandına kadar çıkmış durumda. Bu da bankaların faiz indirimlerini mevduat tarafına daha fazla yansıttığının da bir göstergesi. Son haftalarda burada kredi faizlerine yansıma dikkat çekmeye başlamış olsa da hala 4.5 puanın hemen üzerinde seyreden bir spread ile karşı karşıyayız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu