Makaleler

İş Ahlakı ve Japonların Takım Anlayışı

Körfez Geçiş Köprüsü’ndeki halatın kopmasından kendini sorumlu tutan Japon mühendis daima iş ahlakının tipik temsilcisi olarak anılacak…

Japonların takım anlayışı

SOSYAL psikolojide öne geçme dürtüsü insan yaşamının her evresinde kendini gösteriyor. Anlaşılan o ki, takım olmadan tek başına başarı kazanmak çok zordur. Tıpkı ünlü bir yazarın söylediği gibi: “îş yaşamı temelde iş takımlarının yarışıdır. Bu amaçla başarı kazanmak için birinci sınıf insanlarla yarışa başlamak gerekir. Eğer ikinci sınıf insanlarla yarışmaya girerseniz risk büyüktür. Bir bakarsınız ki yarış çoktan bitmiş ve siz tek başınıza boş pistte koşup durmaktasınız!”

takim lider

HER ŞEY TAKIM İÇİN

Kendini tanıyan kişi ait olduğu takımın farklılığını algılamış kişidir. İş dünyasında bireysel özgünlük bu algıyla ortaya çıkar. Ruhbilimciler de aynı şeyi söylemektedir. Davranışın felsefi açılımı da ilginçtir. Kimi düşünürler insan ilişkilerinde gizli kalmış aksiyonların kolektif algıda şekilleniyor olduğu iddiasındadır. Ortaya konan değerler hiç de boşuna değildir.

Amerikalı ünlü sosyolog Erich Fromm bu süreci şöyle açıklamaktadır: “İnsan kendisiyle rekabet halindedir. Önce kendi kişiliğini kendine kabul ettirmeye çalışır. Sonra içinde bulunduğu kültür ya da topluluk ona yön verir. Ortak paydası olan bireylerden oluşan sosyal öbekler (takımlar) böyle kurulur.”

Olayı basit şekliyle anlatacak olursak varılan nokta şudur: İnsan her yaşta bilinçli ya da bilinçsiz olarak kendine bir aidiyet aramaktadır. Kişiliğini toplumun algısına göre şekillendirip bir takımın üyesi olmaya zorlanmaktadır. Zorunlu sosyal bir ihtiyaç gibidir bu durum.

TAKIMIN ORTAK AKLI

İş dünyasında aidiyet duygusu bu algıyı soyuttan somuta dönüştürmektedir, işte biz bu sürecin tümüne birden ‘kolektif bilincin ruhu’ ya da ‘takımın ortak aklı’ diyoruz.

Sürecin farkında olanlar toplumun değer yargılarına ağırlık vererek daha bilinçle hareket etmektedir. Bulundukları ortama göre ait oldukları takımın başarısı için çalışıp durmaları bundandır. Yapılan her aksiyon önce takım içindir.

İlginç olan taraf, bu davranışın yaşla, meslek, öğrenim, kıdem ve cinsiyetle ilgili olmamasıdır. Amaç aidiyet duyulan takımda güven duygusu yaratarak takımın başarı ruhuna katkıda bulunmaktır. Bu nedenle yaşam yolunda zafer kazanmak için ilerlemenin formülü uyumlu takımların başarısından geçmektedir.

Ve iş dünyasında bu noktada sorulacak soru şu şekle gelmektedir sonuçta: Profesyonel bireylerin kendi içinde kıyasıya yarışması mı daha önemlidir, yoksa Japon modelinde olduğu gibi şirketlerin takım anlayışıyla öne geçmesi mi? Verilecek tek bir yanıt bulunmaktadır bu soruya: Günümüzün yönetim anlayışı her türden başarının takımın ortak aklıyla gerçekleşebileceğini gösteriyor.

LİDER İÇİN DEĞİL TAKIM İÇİN

Herkes bilir; balı tek bir arı kendi başına yapamaz. Binlerce arı ve onlara yaşam veren ‘arı beyi’ (kraliçe arı) bulunmalıdır bir kovanda. Ama önemli olan önce arı topluluğudur. Görünen şey başarılı liderlerin etrafında yer alan yarışmacı ruhlu insanlardır. Takım dediğimiz o sihirli yapının kendisi bu anlayışla vücut bulur.

Bu oyunda liderler takımın başında değil, doğrudan içinde yer alırlar. Onların yarışma stili diğer oyuncular tarafından dikkatle taklit edilir. Bu bir bakıma gösterişten arındırılmış bir yöntemdir. İş dünyasında mükemmel bir taktiktir aynı zamanda bu.

İşte bu nedenden dolayı Japon iş modelinde liderlerin adı pek geçmez. Süreç kapsayıcı bir kişiliğin kolektif yansıması gibidir adeta.

Bu noktada adı sanı hiçbir zaman öne çıkmayan Japon yöneticiler şöyle deyip dururlar:

“Liderlik tepeye çıkıp bireysel gösteriler yapmak değil, takımın içinde, takımın kolektif yetenekleri ile takımın gururuna hissettirmeden katkıda bulunmaktır.”

İSİMSİZ KAHRAMANLARIN ONURU

Burada batının takım anlayışıyla ile Japonların takım anlayışının birbirinden ayrıştığı görülmektedir. Batıdaki şirketler bireyin kazandığı birkaç kişisel başarıyla öne geçerken; Japon kültürü kendini takımına adamış isimsiz kahramanların onur gösterisine sahne oluyor.

Japonlara göre yapılan her ticari yatırım insanlık onurunu yüceltmek için yapılmaktadır. Makine, bina ya da teçhizat değildir yatırım denen şey. Yatırım demek Japon iş kültüründe takım için yapılan bir eylemdir.

Ve yine Japon anlayışına göre insanlar takım olduğu zaman gerçek rekabetten söz edilebilir. Böylece bireyler takım değiştirse bile bir kurumun onur forması gurur sembolü olarak asla değişmez. Japonların iş takımlarında gurur dediğimiz şey bunun için vardır. Gurur ve övüncü ise o isimsiz liderler değil, tek başına takımın ortak aklı yaratır.

‘Kaizen Felsefesi’nin temellerini kuran Masaaki Imai bu konuyu güçlendirmek için şöyle demiştir bir zamanlar: “Japon yönetiminde onurlu yarışların yolunu tek kişi değil, kurumların inançlı bireyleri ortaklaşa açar!” Ve hemen arkasından eklemektedir: “Bireyler dışarıdan bakınca kendi aralarında yarışıyor gibi görünse de, asıl yarışan takımın onurla taçlanmış kolektif ruhudur!”

BAŞARIYI YARATAN GURUR

Takım demek bir Japon için şirketin bütünü demektir. En ufak bir aksama ya da yanlış bir karar sadece bireye değil; takıma yapılmış ihanet sayılır.

Biraz geç olsa da artık üzeri küllenmeye başlayan tatsız bir olaydan yine de ders çıkarma zamanının geldiğine inanıyorum ben: Büyük yankı uyandıran Körfez Geçiş Köprüsü’ndeki halatın kopmasından kendini sorumlu tutan Japon mühendis Kishi Ryoichi’nin kendini yok ederek verdiği mesaj işte böyle bir anlayışın ürünüdür.

Ufak bir algı hatası bile kişisel değil, takımın ortak hatasıdır bir Japon’a göre. Çünkü takım denilen o büyülü şey onlar için hatadan arınmış olmalıdır.

Mühendis Kishi Ryoichi, bize oldukça garip gelen bir nedenle yaşamına son vererek, ait olduğu takımdan; daha doğrusu ait olduğu kültürden bizim kabul edemeyeceğimiz biçimde özür dilemiştir bir anlamda. Birey kendini feda ederek kolektif düşünce ruhunu da adeta kutsamış olmaktadır böylece.

Kolektif çalışmanın bu derece önemli sayıldığı bir kültürde verilen mesajın bize anlamsız gelen sıradışılığına bakıp, uzunca bir süre ders düşünmemiz gerekiyor.

Japonların anlayışındaki kolektif takım ruhu öylesine gelişmiştir ki adı sam belirsiz Japon liderler şu cümleyi sürekli seslendirip dururlar: “Bireyler işini yapar, kurumlar (takımlar) ise o işi kutsal bir göreve dönüştürür!”

GÖREV ÜSTLENMEK KUTSALDIR

Japon iş yaşamında tıpkı batıda olduğu gibi birey çok değerlidir. Fakat şirketi oluşturan bireylerden oluşan takım değerli olmanın ötesinde kutsaldır. İş yaşamında topluca sorumluluk üstlenmektir amaç. En ufak bir hata bile affedilemez böylesi bir takımda. Küçük bir hata bireyin bizzat kendisi tarafından yapılmamış olsa bile…

İşte Mühendis Kishi Ryoichi kendini değil, takımını (dolaysıyla da şirketini) eleştirilerden kurtarmak için böyle acıklı bir yola başvurmuştur. İşin gizemli boyutu bir yana, hemen şu soruyu da tam bu aşamada sormak gerekir: Burada kaybeden ya da kazanan kimdir?

Sorunun yanıtını yine Japonlar vermektedir: “İş hayatında birey kendi kendini eleştiriyor görünse de aslında kurumun eleştiriliyor olması o takımın üyesi için dayanılmaz bir günahtır.”

Bireye böylesine gurur meselesiyle yön veren duygu yukarıda işaret ettiğim o gizemli takım kültürünün bizzat kendisidir. “İnsanlar büyük emek harcadı. Kopmanın sorumluluğu bana aittir” notunu Japonca yazıp yastığının altında sakladıktan sonra hayatına son vermesi de işte bu gurur duygusunun sonucudur!

Nur Demirok / Para

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu