Ekonomi - Borsa - Hisse Senedi

Gelişmekte olan ülkeler için kritik hafta

Merkez Bankası güçlü bir adım attı. Ama etkisi Fed ve ECB toplantıları öncesi sınırlı kaldı. Kısa vadeli destek ve dirençler önemini kaybetti. Dolar/TL’de 4.54 altı rakamlar 4.37-4.40 aralığına geri çekilmenin önünü açtı…

SON aylarda ülkemize özgü riskleri ve fiyatlamaları konuşurken, artık gelişmekte olan ülkelere yönelik genel bir risk algısından da bahsetmeye başladık. Gelişmekte olan ülke varlıklarının birçoğunda satışlar görülmesine karşın ortak bir neden bulmak zor. Birçoğunun kendine özgü sorunları olmakla birlikte, bu sorunların artık daha fazla göze batıyor olması gelişmekte olan ülkelerin ortak kaderi olmaya başladı. Arka arkaya gerçekleşecek ECB ve Fed toplantısı bu sürecin devam edip etmeyeceğini gösterecek. İçeriye döndüğümüzde ise TCMB’nin faiz ve sadeleşme adımları TL’ye istikrar kazandırmaya, volatiliteyi düşürmeye başladı. Buna karşın Borsa İstanbul tarafında satıcılı seyir halen devam ediyor. Artan enflasyon ve faizler ile kredi derecelendirme kuruluşları başta olmak üzere yabancı kurumlardan gelen negatif yorumlar hisse senetlerini baskılamaya devam ediyor.

ENFLASYON YÜKSELİŞ EĞİLİMİNİ KORUYOR

Mayıs ayında tüketici enflasyonu (TÜFE) aylık bazda yüzde 1.60 artış gösterirken, yıllık enflasyon yüzde 10.85’den yüzde 12.15’e yükseldi. Mayıs ayında görülen bu yüksek rakamlarda Ramazan etkisinin ve TL’deki değer kaybının etkili olduğunu düşünüyoruz. TÜFE’deki artıştan daha fazla dikkat çeken ise üretici fiyatlarındaki (ÛFE) artış oldu. Yİ-ÜFE aylık bazda yüzde 3.79 artış kaydederek yıllık YI-ÜFE yüzde 16.37’den yüzde 20.16’ya yükseldi. Böylece son 15 yılın en yüksek rakamına ulaşılmış oldu. TL’nin değer kaybı ile birlikte enerji fiyatlarındaki artış bu yüksek seyrin ana nedenleri olarak sıralanabilir. Üretici fiyatlarındaki bu artışın tüketici tarafına kademeli geçişi ve henüz kur artışının tam olarak enflasyona yansımamış olması nedeniyle yaz aylarında enflasyondaki yükseliş eğiliminin devam etmesi beklenmektedir. Yılın son bölümü içinse seçimlerin arından kurulacak hükümet, uygulanacak ekonomi politikaları ve kurların seyri belirleyici olacaktır. Son bölümde sıkı bir duruş sergilense dahi enflasyonda sene sonu rakamının şu anki seviyelerinden kayda değer miktarda aşağıda gerçekleşmesi oldukça zor görünüyor.

TCMB GEÇ AMA GÜÇLÜ HAMLELER YAPTI

TCMB geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği son Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini 125 bp artışla yüzde 16.50’den yüzde 17,75’e yükseltti.

Hatırlatmak gerekirse, 28 Mayıs’ta gelen sadeleşme adımıyla birlikte gecelik borç alma ve borç verme faizlerinin politika faizinin 150 bp altında/üzerinde, Geç Likidite Penceresi (GLP) borç verme faizinin de gecelik borç verme faizini 150 bp üzerinde oluşacağı duyurulmuştu. Buna göre, politika faizindeki artışla birlikte gecelik borç alma faizi yüzde 16.25, gecelik borç verme faizi yüzde 19.25, ve GLP borç verme faizi yüzde 20.75 oldu. TCMB’nin politika faizinde 50 bp artış seviyesindeki beklentilerden daha şahin bir adım atmasının temel nedeni enflasyon görünümü ve enflasyon beklentilerindeki bozulma. TCMB son iki aj’lık dönemde 75+300 ve son olarak da 125 baz puanlık artış yaparak fonlama maliyetinde toplamda 500 puanlık artış yapmış oldu. Bununla birlikte para politikasında sadeleşmeye giderek, buradaki karmaşa son vermiş oldu. Özellikle son 125 baz puanlık faiz artışı, piyasa beklentilerin çok üzerinde geldi.

Bu nedenle bu artışın piyasa üzerindeki etkisinin de daha kuvvetli olmasım bekliyoruz. Bu faiz artışının hemen ardından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in 17 Türk bankasının notunu düşürmesi ve gelişmekte olan ülke kurlarının çok sert değer kaybediyor olmasına rağmen TL’nin geçtiğimiz haftanın son iki gününde göreceli olarak güçlü kaldığını gördük. Bu tür olumsuz haber akışları devam etmez ve gelişmekte olan ülke para birimlerindeki değer kaybı dramatik bir hal almazsa TL, TCMB’nin bu hamleleri neticesinde önümüzdeki günlerde TL’nin değer kazandığını görebiliriz.

Gelişmekte olan ülke para birimleri ve dolayısıyla TL için aslında bu hafta oldukça kritik olacak. Hem Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) hem de ABD Merkez Bankası Fcd’in bu ay gerçekleştireceği toplantılar gündemi nedeniyle kritik.

ECB VE FED’DE KRİTİK TOPLANTILAR

12-13 Haziran ‘da gerçekleştirilecek Fed toplantısında faiz artışı geleceğine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Son dönemde gerçekleşen fiyatlamada bu beklenti etkili olmuştu. Bu nedenle faiz artışının piyasa tarafında sürpriz bir etkisi olmayacak. Piyasanın merak etiği asıl konu yılın geri kalanında bir mi yoksa iki mi faiz artırılacağı.

İki faiz artışı olacağına yönelik bir işaret, gelişmekte olan ülkelere yönelik yeni bir atağa neden olabileceği için bayram sonrası fiyatlamalar için önemli olacaktır, ilk etkileri sığ bir piyasada da olsa TL tarafında görüyor olacağız. Bayram sonrası açılışı için burayı takip edeceğiz. Fed’den bir gün sonra 14 Haziran Perşembe günü gerçekleşecek ECB toplantısında ise faiz artırımı beklenmiyor ancak geçtiğimiz hafta ECB kaynaklarına dayandırılan haberlerde ECB’nin bu toplantıda parasal gevşemeyi bitime tarihini tartışacağı görüşü yer almıştı. ECB bu toplantıda parasal genişlemeyi bitirmeyi tartışacak olursa uzun süredir kan kaybeden euro bir nebze olsun rahatlayabilir. Euro için en iyi senaryo, Fed’in yılın geri kalanı için net bir mesaj vermemesi ve ECB’nin genişlemeyi sonlandırmayı tartışmaya açması olacaktır.

2018’İN EN GÜÇLÜ ÇEYREĞİ GERİDE KALDI

11 Haziran Pazartesi günü saat 10:00’da Türkiye’nin birinci çeyrek gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verisi açıklanacak. Veri hakkında bir iyi bir de kötü haber var. İyi olan ekonominin ilk çeyrekte yüzde 7 düzeyinde büyümesi yönünde, kötü olansa bu rakamın yılın en iyi rakamı olarak geride kalmış olması. Bu nedenle piyasanın veriye vereceği reaksiyonun oldukça sınırlı kalacağını düşünüyoruz.

Kur ve faizler tarafındaki dalgalı dönemin ardından ikinci çeyrek büyümesi piyasalarımız açısından daha önemli ve burada büyüme hızında önemli bir düşüş beklentisi hakim.

Borsa İstanbul 500 günlük ortalamasında

BİST-lOO’de Ocak aymda görülen 121.531 seviyesinden başlayarak düşüşün dün 95.126’ya kadar devam ederek yüzde 20’yi aşması ile birlikte yeniden ayı piyasasına mı giriliyor endişesi arttı.

Son dönemdejeopolitik, siyasi risklerin yanında para politikasına yönelik endişelerin ve enflasyon ile faiz oranlarındaki artışın tedirginliğini yansıtan bu düşüler endeksi aynı zamanda 500 günlük ortalamasına da getirmiş oldu. Cuma kapanışı itibariyle 500 günlük ortalama 95.879’da bulunurken, haftanın kapanışı da 95.875’ten gerçekleşti. Hafta içinde en düşük seviye olaraksa 95.126 görüldü. İçinde bulunduğumuz seçim atmosferini de göz önünde bulundurduğumuzda endeks için burada destek bulur demek zor olsa da bu ortalama ile 92.000 aralığının güçlü bir destek bölgesi olduğunu söylemek mümkün. Buna karşın dip oluşumu teyit edilip önemli bir direnç seviyesi yukarı geçilmediği sürece de temkinli olmaya devam edilmesi gerektiğini, bu bölgeden alım yapılacaksa bunun kısa vadeli zarar kes seviyeleri kullanarak yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Yukarı yöniü hareketlerin kuvvetlenip, yükselişlerin tepkinin ötesine geçerek yeni bir trend başlatması içinse 99.500’ün geçilmesi beklemek gerekiyor.

TL’de TCMB’nin hamleleri sonrası sıra ECB ve Fed’de

23 Mayıs’ta TCMB acil toplantı karan He fonlama maliyetinde 300 baz puanlık artış gerçekleştirmesine rağmen piyasaların istenilen sakinliğe ulaşmamış olması nedeniyle 28 Mayıs’ta TCMB, normalde haziran ayında beklenen sakinleşme adımını da hataya gerçekleştirdi. Bu hamlelerin etkisi iie hafta içinde 4.45’e kadar gerileyen dolar/TL’de haftanın kapanışı 4.60’a yakın gerçekleşti. TCMB’nin son iki toplantıyla fonlama faizinde 375 baz puan artış yapmış olmasına karşın, enflasyonun yüksek gelmesi durumunda TCMB’nin 7 Haziran’daki toplantıda fonlama faizlerinde yeni bir artış daha yapabileceği beklentisi oluşmuştu. 4 Haziran’da açıklanan enflasyon rakamı sonrası piyasada TCMB’nin 50 baz puan faiz artışı yapacağına yönelik beklenti ağırlık kazanmıştı.

Buna karşın TCMB 125 baz puanlık bir artış gerçekleştirerek, başladığı süreci sert bir yumrukla tamamlamış oldu. Normal şartlarda bu hamle ile TL’nin değer kaybının durması ve hatta değerlenmesini beklemek gerekir. Ancak bu hafta bu sürece ECB ve Fed toplantıları ve buradan çıkacak kararlar da etki edecek. Geçtiğimiz hafta da ifade ettiğimiz gibi volatilitenin çok yüksek olması nedeniyle kısa vadeli destek ve dirençlerin önemini kaybettiği dolar/TL’de 4.54 altındaki rakamların 4.37-4.40 aralığına kadar bir geri çekilmenin önünü açtığını düşünüyoruz. Yukarıda ise kritik seviyelerimiz 4.58 ve 4.6750 olacak. Buralar aşılacak olursa TL üzerindeki baskının yeniden şiddetlendiğini ve kururı ilerleyen günlerde 4.75-4.80 aralığına yöneldiğini görebiliriz. Devam eden yüksek volatilite nedeniyle bahsettiğimiz bu destek ve direnç seviyelerinden sonra sert hareketler gelebileceğini göz önünde bulundurmakta ve TL’nin taraf olduğu tüm döviz işlemlerinde kaldıraç oranlarının makul seviyelerde tutulmasında fayda olduğunu düşünüyoruz.

ÜZEYÎR DOĞAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu