Ekonomi - Borsa - Hisse Senedi

Büyüme ve FED’in ardından sıra TCMB’de

FED asıl mesajlarını 14-15 Mart 2017 tarihinde verecektir. TCMB’nin ne karar vereceği konusunda ise tahminler muhtelif. Kurda ise kısa vadede yüksek volatiliteye hazır olunmalı…

FED bir yıl ardan sonra faizlerde beklendiği gibi 25 baz puanlık artış gerçekleştirerek politika faizini yüzde 0.50-0.75 aralığına çekti. Eylül ayından sonraki toplantıda faiz artışına yönelik beklentilerde ciddi bir artış gerçekleşmiş, ABD Başkanlık seçimlerini Trump’ın kazanmasıyla birlikte de faiz artış beklentisi yüzde yüz sınırına dayanmıştı. Bu nedenle FED’in faiz artışı piyasa açısından sürpriz olmadı. Çok büyük bir şok etkisi yaratmasa da 2017 yılma yönelik faiz artışı beklentisi ikiden üçe çıkarıldı. Bu durum Trump beklentisi ile güçlenmeye başlayan dolar için itici güç oluşturdu ve Dolar Endeksi 103’ün üzerindeki rakamları test ederek Şubat 2003’ten sonraki en yüksek seviyesine ulaştı.

FED ŞAHİN BİR TUTUM MU SERGİLEDİ?

Trump’m mali politikalara ağırlık vereceği, bu durumun da ABD’deki büyüme ve enflasyonun hızlanmasına neden olacağına a ilişkin beklentiler nedeniyle yaklaşık aylarda küresel piyasalarda stresin artığı görülmüştü. Bu durum FED’in faiz artıracağı beklentileri de yansımış, 2017 yılı için projeksiyonda değişim ihtimali konuşulmaya başlanmıştı. 2017’ye yönelik projeksiyonda faiz artışı beklentisinin ikiden üçe çıkmış olmasına rağmen, bu beklentinin artmasında üyelerin tamamının görüşlerinde radikal bir kayma olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Yellen da sunumunda katılımcılardan sadece birkaçının uzun dönemdeki federal faiz oram tahminini değiştirdiğine dikkat çekmiştir. Bununla birlikte Yellen yaptığı sunumda da şu ibareye yer vermiştir:

Yeni hedef hızlı büyüme

“Komite hedeflerimiz olan maksimum istihdam ile yüzde 2 enflasyon seviyesine dair sağlam ilerlemelerin gerçekleşmesinden sonra ılımlı bir faiz artışını olumlu görmüştür. Fledeflerimize ulaşmak ve başarılı olmak için, ekonominin gelişmesini kademeli faiz artışı ile garanti altına almayı beklemekteyiz. Tabii ki, ekonomik görünüm yüksek derecede belirsizlik barındırmakta ve buna bağlı olarak, ekonomik görünümdeki değişimlere ve buna dair risklere karşı faiz oranlarındaki değerlendirmelerini değiştirmektedir. Pek çok gözlemcinin farkında olduğu gibi, mali politikadaki değişiklikler veya diğer ekonomi politikasındaki değişiklikler ekonomik görünümü etkilemektedir. Ancak şu ana kadar bu politikaların etkisinin görülmesi için daha erkendir. Bundan da fazlası, mali politikada yapılan değişiklikler ekonomik görünümü ve para politikasının uygun rotasını etkileyen etkenlerden sadece biridir.”

Bu açıklamada vurgulanan kademeli faiz artışı ve ekonomik görünümdeki yüksek belirsizlik ile mali politikalardaki değişikliklerin etkilerinin görülmek istenmesi FED’in faiz artışı konusunda aceleci olmayacağını gösteriyor. Her ne kadar piyasa, 2017 projeksiyonu için bu toplantıya odaklanmış olsa da biz FED tarafında asıl mesajların 14-15 Mart 2017’deki toplantıda verileceğini düşünüyoruz. 20 Ocak’ta Trump görevi fiilen devralması ve ilk icraatlarının görülmüş olması ile ortaya çıkacak mali politikalara göre FED daha net bir turum sergileyebilecektir. Bu nedenle Mart ayındaki toplantıda, bu toplantıdan alman kararlarda radikal değişimler olma ihtimalini yüksek görüyoruz. 2017 yılına yönelik faiz artışı beklentisinin ikinden üçe çıkmasına rağmen, kararın ardından yapılan açıklamaları da göz önünde bulundurduğumuzda FED’in şahin bir tutuma geçtiğini söylemenin mümkün olmadığını düşünüyoruz.

YÜZDE 1.8 KÜÇÜLDÜK AMA…

Türkiye 27 çeyreklik büyüme trendinin ardından 2016’nın üçüncü çeyreğinde yüzde 1.8 daraldı. Son açıklanan bu veri ile birlikte ilk dokuz ayın ortalama büyümesi yüzde 2.4 olmuş oldu. 2015 yılının yüzde 4 olan büyüme verisi de yüzde 6.1’e revize edildi. Yeni hesaplamada uluslararası standartlara uyum amacıyla, verilerin toplanmasından, derlenmesine, hesaplama yönteminden, baz yılma kadar bir çok değişiklik yapılmış durumda. 27 çeyreklik tendin ardından gelen bu daralmaya rağmen manşetleri büyüme hesaplamasında yapılan revizyon süsledi. Yapılan revizyonun tam anlamı ile yorumlanamaması ve eski yönteme göre hesaplanan rakamın ne olduğunun paylaşılmaması nedeniyle yılsonu ve gelecek yıla yönelik tahminlerde ilk defa çok ciddi farklılıklar oluşmuş durumda. Daha önce hesaplamalarda baz alınan sanayi üretimi verisinin de yeni seri ile birlikte tahminler üzerindeki etkinliği azalmış durumda. Bu nedenle gelecek birkaç çeyreklik dönemde bu değişimler tam olarak özümsenene kadar büyüme tahminlerinin çok geniş bir skalaya dağıldığını görebiliriz.

TCMB’NİN ZOR SINAVI

Bu hafta içeride takip edeceğimiz en önemli gelişme Sah günü gerçekleşecek olan Para Politikası Kurulu toplantısı. FED’in faiz artışı ve 2017 projeksiyonuna rağmen, haftasın son günlerinde TL’nin birçok gelişmekte ülke para birimine göre güçlü kaldığını söylemek mümkün. Buna karşın dolar/TL önceki haftalarda anlık olarak görülen 3.60’ı göz ardı ettiğimizde kapanış bazında görülen en yüksek seviyelere oldukça yakın seyrediyor. Üstelik piyasa faizlerinde de ABD faizleri ile birlikte yükselişler de devam ediyor. Geçtiğimiz hafta 10 yıllık faizlerde son yılların en yüksek seviyeleri olan yüzde 11.50’nin üzerindeki rakamlar görülürken, iki yıllık gösterge faizde de yüzde ll’in üzerindeki rakamlar test edildi. Bu yükselişlerle birlikte TCMB’nin ağırlıklı ortalama fonlama faiz ile piyasa faizleri arasındaki makas da daha da açılmış oldu.

Bu görünüm altında piyasada yayınlanan anketlerde TCMB’nin faiz kararı konusunda da bir kafa karışıklığı olduğu görülüyor. Bizim gibi TCMB’nin bu toplantıyı pas geçmesini bekleyenler olduğu gibi TCMB’nin faizlerde 25, 50 ve 75 baz puan artış yapabileceği beklentisini taşıyanlar da mevcut. Bu nedenle bu haftaki PPK toplantısından çıkacak karar piyasanın büyük bir çoğunluğu için sürpriz olacağı için piyasadaki etkisi de yüksek olacaktır. TCMB’nin alacağı karar kadar, kararla beraber yapacağı açıklama da oldukça kritik olacak. Gerekçesi iyi bir şekilde açıklanmadan yapılacak bir faiz artışı, TCMB’nin çaresiz kaldığı şeklinde yorumlanabilecekken, aksi bir durum da kurlarda yeni bir yükseliş dalgasına neden olabilir. Bu nedenle TCMB’nin bu hafta alacağı kararın son dönemlerin en kritik kararlarından biri olacağını düşünüyoruz.

DOLAR/TL KRİTİK SEVİYELERDE

Önceki hafta zirve seviyelerinde aşırı volatil bir seyir izleyen Dolar/TL’de, geçtiğimiz hafta volatilitenin göreceli olarak azalmasına karşın ana hatlanyla 3.45-3.55 aralığındaki dalgalanma devam etti. Cuma akşamı yurtiçi piyasalarda işlemler 3.50 civarında sonlandı. Yukarıda bahsettiğimiz üzere bu hafta kur için en kritik sürecin Salı günkü TCMB Para Politikası Kurulu toplantısı olduğunu düşünüyoruz. Toplantı öncesinde ve sonrasında kurlarda sert hareketler görebiliriz. Yurtdışında ise 103 ile Şubat 2003’ten sonraki en yüksek seviyelerini test eden Dolar Endeksi ve gerek ABD’de gerekse Türkiye’de artan faiz oranları kurlar, Dolar/TL’de yukarı yönlü hareketi zorlamaya devam ediyor. Ön ceki hafta Dolar/TL kurunda 3.60’a yakın rakamlar test edilse de kapanış bazlı zirvelerin bulunduğu 3.55 civarı bu hafta izleyeceğimiz ilk önemli direnç noktası olacak. Herhangi bir neden ile bu seviyenin üzerinde kapanış ihtimali doğacak olur ise yukarı yönlü hareketlerin güçlendiğini görebiliriz. Aşağıda ise geçtiğimiz hafta da test edilen 22 günlük kısa vadeli ortalamanın bulunduğu 3.45 güçlü destek konumundadır. Bu hafta 3.45-3.55 aralığındaki bu kanalın kırılması durumunda, kırılma yönünde kanal boyu kadar bir hareket görülme ihtimali artacaktır. Bu da 3.45’in kırılması durumunda önceki hafta test edilen 3.35’in yeniden test edilmesi ya da 3.55’in kırılması durumunda da 3.65 civarında yeni bir zirve oluşması anlamına gelmektedir. Bu nedenle kurda kısa vadede yüksek volatiliteye hazır olunmalıdır.

BIST-100 faiz ve kura rağmen güçlü

Geçtiğimiz hafta doların uluslararası piyasada güç kazanmasına ve gerek yurtdışında gerekse de içeride faizlerin yükselmesine rağmen BIST’in güçlü durduğunu gördük. BIST-100 endeksi 75 bin civarından başladığı haftayı, 77.500 civarından tamamladı. Endeksteki güçlü görünümde Avrupa Konseyi’nden Türkiye’ye yönelik olumsuz bir açıklamanın çıkmayacağı beklentisinin etkili olduğunu düşünüyoruz. Buna karşın gerek faizler gerekse de kurlardaki hareketleri göz önünde bulundurduğumuzda endeksin yukarı yönlü potansiyelinin sınırlı olduğu kanaatindeyiz. Bu nedenle kısa vadede bu yükselişin ardından başlayabilecek bir düzeltmeyi de göz önünde bulundurarak, mevcut pozisyonların devamında mutlaka bir kar alım stopu belirlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Teknik olarak baktığımızda da 50 ve 100 günlük ortalamanın da bulunduğu geçtiğimiz haftalarda da güçlü destek/direnç olarak çalışan 76.500’ün kırılması durumunda aşağı yönlü hareketin yeniden sertleşebileceği görülmektedir. Bu nedenle bu seviyenin altında bir kapanış ihtimali doğması durumunda temkinli olunmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu