Bilim - Teknoloji - İnovasyon

Biyoteknolojiye sahip altı ülkeden biri olduk

Gelecekte biyolojik ilaç teknolojilerinin çok önemli bir rolü olacak. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de “know-how” transferini de içeren çok önemli bir ortaklık gerçekleştirildi…

GEÇTİĞİMİZ günlerde gelecek adına Türkiye’nin en stratejik yatırımlarından birinin ilk adımları atıldı. Saya Grup bünyesindeki Pharmactive, Güney Koreli Polus ile biyolojik ilaç geliştirmek ve üretmek üzere global bir yatırım ortaklığına gideceğini açıkladı. Dünyada bu kritik teknoloji beş ülke tarafından üretiliyor. Batılı üreticiler bu konuda teknolojiyi Türkiye’ye vermek istemezken, Güney Koreli Polus ve Yönetim Kurulu Başkanı Seung Heon Nam bu konuda hiç tereddüt etmemiş. Sadece üretim ve hücre çoğaltma değil, işin en kritik know-how’ı olan ‘hücre oluşturma’ teknolojisi dahil, uçtan uca bütün teknolojiyi ortağı Saya ile birlikte kuracağı tesise getirme kararı vermiş. Böylece Türkiye bu kritik ve stratejik teknolojiye sahip İngiltere, ABD, İsviçre, Japonya ve Güney Kore’den sonra altıncı ülke konumuna geliyor. Polus Yönetim Kurulu Başkam Nam’dan aldığım bilgileri burada aktarmaya çalışacağım…

Biyoteknoloji

TEKNOLOJİ TRANSFERİ

Yatırımın önemli noktalarını Nam şöyle aktarıyor: “Biz işimizde iki alana eğiliyoruz. Birincisi, global biyobenzer ürünler. İkincisi ise, global fason üretim. Hedef pazarlarımız Kuzey Amerika, Kanada ve Avrupa. Türkiye’de üretim tesisimizi açtığımız zaman buradan Avrupa’ya ihracat yapacağız. Pharmactive aynı zamanda üretilen ürünlerin 34 ülkede satış ve pazarlama hakkına da sahip olacak. Daha önce bir Türk firmasına teknoloji transferi yapmıştık. Bu teknoloji sadece ürün doldurma teknolojilerini içeriyordu. Şimdi ise ilk defa bir Türk şirketine ilk başlangıç noktasından bitmiş ürüne kadar bütün teknolojinin transferini gerçekleştireceğiz. Bu teknolojide en kritik olan hücre kültürünün geliştirilmesi de var. Türkiye bu tesisle, tüm “biyofarmasötik” endüstrisi için gerekli olan altyapıya kavuşmuş olacak.”

Hemen burada ben bir parantez açarak, Pharmactive Üretimden Sorumlu CEO’su sektörün deneyimli ismi Levent Selamoğlu’ndan aldığım bilgiyi vereyim: “Bioteknolojik ürünler kimyasal ürünlerden farklı. Kimyasal ürünler kimyasal sentez yoluyla gerçekleştiriliyor. Biyotek-nolojik ürünlerde bir hücre kültüründen başlamanız lazım. Biyolojik olarak bunu çoğaltmalısmız. Bunu çoğaltmak başlı başına bir teknoloji ama esas kritik teknoloji onun öncesinde o hücreyi oluşturmanızın zorunlu olması. Bu da genetik bir çalışmayla oluyor. Bir protein hücresini alıyorsunuz, onun genetiği üzerinde çalışarak onu çoğaltılabilir hale getiriyorsunuz. Bu türden bir teknoloji transferi şu ana kadar Türkiye’de yapılmadı. Bunları oluşturma teknolojisi ilk defa Türkiye’ye gelmiş oluyor.”

POTANSİYELİ ÇOK BÜYÜK

Kağıt üzerindeki rakamlara bakınca potansiyeli görebiliyorsunuz. Ben burada Nam’m ortaya koyduğu tabloyu aktarıyorum: “Biyobenzer’de şu anda mevcut geliştirmekte olduğumuz ürünlerle birlikte hedeflediğimiz pazarın büyüklüğü 52 milyar dolar. Bu pazardan 2025 yılında 2.8 milyar dolarlık bir pay almayı hedefliyoruz. Üçüncü parti firmalara yapılacak üretimler için hedef pazar 30 milyar dolar. Bundan da 2025 yılında 2.3 milyar dolarlık bir pay almayı hedefliyoruz. Dünyada ciddi bir üretim açığı var. Kurulacak herhangi bir tesiste diğer firmalara üretim yapmak da ciddi bir gelir kalemi. 2025 yılında hedeflediğimiz 2.8 milyar dolarlık pazarın içinde orijinal biyobenzer ürünlerin payı yaklaşık 1.8 milyar dolar olacak. Hedefimiz bunların en az yüzde 25’inin Türkiye’deki ortaklık tarafından üretilmesi”.

“Kaliteli ve daha ucuz”

Pharmactive Üretimden Sorumlu CEO’su Levent Selamoğlu gelecek konusundaki umutlarını şu sözlerle özetliyor:

“ABD hükümeti biobenzer ilaçlar kullanarak kendi ilaç bütçesinde 137 milyar dolarlık bir tasarruf sağlayacağını açıkladı. Dünyada biyobenzer pazarı çok hızlı bir şekilde büyüyor. Orijinal ürünler yılda yüzde 7.7 büyürken, biobenzer ürünler yüzde 37.7 büyüyor. İlerde biobenzer ürünler çok daha hızlı büyüyecek. Biyobenzer ürünlerin başarılı olmasının nedeni kalite ve fiyatları. Hintli ya da Çinli firmalar bu kalite standartlan karşılayamıyor. Fiyata gelince çok uluslu AvrupalI ve Amerikalı firmalar benzer ürünlerde en fazla yüzde 30 düşüğe üretebiliyor. Polus olarak hedefimiz orijinal fiyatından en az yüzde 50 daha ucuza üretmek.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu